Kimi evlerde ışıkları erken yakarlar bu günlerde...

Karanlık başka anlamdadır...

Sabahlara kadar uyumaz büyükler...

Gece karanlık...



Kimi evlerde sessiz konuşurlar bu günlerde...

Bir haber bekler gibidir herkes...

Babaanne fısıldar arada bir:

“Bugün günlerden ne?..”



Bazı günleri sevmezler...

Salı...

Çarşamba...

Perşembe...

Umutlar kesilmişti o gün kimi evlerde...



Kimi evlerde ateşi sevmezler bu günlerde...

İçlerindeki kor yeterlidir...

Ve aş...

Ekmek...

Sofra...

O boş sandalye...

Bu akşam da eksik konulan tabağın yerine bakıp da, tıpkı o kömür ocağı gibi durup durup yanar yürekler, sofra başlarında sessizce ve birbirlerine bakmadan ağlaşırlar kimi evlerde...



Yavaş yavaş unutur insanoğlu böyle acıları...

Önce ağlayanlar, sonra ananlar, en sonunda da hatırlayanlar her gün biraz daha azalır...

Sönmeyen ateş var mıdır?..

Hele zibidinin derdi başkadır...

Ama ortalık kararmaya başladığında akşam üstleri... Kuşlar yuvalarına doğru uçtuğunda... Özleyen yüreklerde vardiya yeniden başladığında...

Baştan tutuşur ocak...

Bir alev yükselir kimi evlerde...



Kimi evlerde artık siyahı sevmezler bu günlerde...

Camın önündeki kırmızı çiçek...

Beyaz badanalı odalar...

Al yazmalar...

Sarı hırka...

Perdelerin ucu pembe kanaviçe...

Ama renklerin tümü gitmiştir artık...

Sevgililer koyu ağlar...

Kaç gündür avuçlarına dökülen damlalar zifiri siyahtır kimi evlerde...




22 Mayıs 2014 tarihli yazısı