Evler var; dört duvar...

Evler var; poyrazlarda camına naylon çakarlar...

Evler var; bir soba, bir çaydanlık...

Evler var; çatısı teneke, kapısında bir nazarlık...



Evler var; kül elenmiş...

Evler var; bahardan beri camında bir bayrak...

Evler var; gelmeyeceğini bile bile beklerler yiğitlerini, her kapı çalınışta anne hâlâ koşar...

Evler var; perdelerini bu sene hiç açmadılar...



Evler var: 1100 odalı...

Evler var; her aile bireyine 650 oda düşüyor... Özel sinema salonu, ayakların havada oturuyorsun... İki yüzme havuzu, biri kapalı, biri açık... Evler var; 600 metrekare mutfak... Hobi salonu var, hobilerini bilemiyoruz tabii... Yatak odasından tünelle geçilen özel korunaklı kasa dairesi...

Evler var; Fin hamamı ayrı, Osmanlı hamamı ayrı...

Özel mescit...

Özel abdesthane...

Buhar odası ayrı, masaj odası ayrı...

Evler var...

(2015)



(Bu ramazan gününde kapı çalınıp da hayırseverin bağışıyla, bir kase çorba,  bir sofralık pilav, iki ekmeği bırakıldığında, karınları doyacaktır...

Salgın günlerinde evine kapatılmış yardıma muhtaç, karnını doyurma derdi olan 16.5 milyon insan var...

İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir ve diğer muhalif belediyelerin bağış hesaplarını niçin yasakladınız, toplanan yardımlara niye el koydunuz?..

16 yılda yandaşları trilyoner yapan belediyelerin, bu kez yoksula bir kase çorbası niçin battı?..

Biz anlıyoruz aslında; “sahipsizlerin sahibiyiz” palavrası gidiyor elinizden...)



Evler var; yağmurda leğen koyarlar...

Evler var; kevgir, teneke, karkas, yığma, kerpiç...

Evler var; çocuklar güzel bir yiyecekler için babalarının gözünün içine bakarlar... Küçük kız istememeyi öğrenmiştir artık, kilimde çizgi oynar...

Evler var; hüzün...

Evler var; aylardır kahkaha sesi duyulmadı hiç...

Evler var; bebeklerin maması, ilacı bitmiş hastanın...

Evler var; bir teneke kutuda biraz pirinç, yanındaki kavanozda bir avuç mercimek...

Evler var; yıllardır hiç kimse karşısında gülerek durmadı aynaların...



Evler var...

O saraylar uğruna başlarına yıkılmış...

Evler var, evler...