Biyogaz santrali, katı atık veya tarımsal, bitkisel atığı dönüştürüp enerji üretiyor. Yatırımcılar bu alanı kârlı buluyor. Ama kurulacağı yerlerde halkın tepkisiyle karşılaşıyor.

Salihli’nin Çapaklı Köyü’nde de öyle oldu. İki gün önce kadın/erkek köylüler yerlerde sürüklendi, dövüldü, gözaltına alındı. Jandarmanın tartakladığı bir kadın “Biz halkız. Şirketi değil, bizi koruyacaksınız” diye bağırdı.

Yenilenebilir enerji adıyla -genellikle jandarma bölgelerinde- kurulan pek çok santral inşaatında benzer manzaralar çoğalıyor. Yöre halkının kolluk güçleri tarafından itilip kakıldığı sermaye şirketlerinin kollandığı manzaralar.

İsimleriyle ortaya çıkıp açıklama yapmayan şirketler, devletten aldıkları “kapı gibi” lisansın güveniyle, sebze, meyve yetişen bağa bahçeye, tarlalara kamyonlarla iş makineleriyle dalıyor.

ÇED raporuna karşı dava mı açılmış, o davalar yargıda devam mı ediyor, pek umurlarında olmuyor. Adaletin dağıtılmadığı bir ülkede yaşandığını herkes gibi onlar da biliyor(!)

Hal böyle olunca, jandarmadan köylüye inen her cop, yargı kararını beklemeden köylünün tarlasına giren sermaye şirketlerine desteğe dönüşüyor.

Çapaklı Köyü’ne kurulacak biyogaz santrali ve gübre üretim tesisini yapacak şirketi araştırdım.



KÜÇÜK BİR SERMAYE

Ege Biyogaz Enerji Üretim A.Ş. adlı Ankara merkezli bir şirket.

İki yıl önce Süleyman Özmacera ile Emre Aşıkoğlu, 50 bin TL sermayeyle kurmuş. İki isim Ersis, adlı bir başka enerji şirketinde yönetici.

Ersis Enerji’nin “Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşaat aşaması yapılarına ilişkin olarak yerel mühendislik ve danışmanlık alt yüklenicisi olarak seçildiğini” şirket sayfasından öğreniyoruz.

Akkuyu’da rıhtım ve dalgakıranlar, inşaat ve montaj tesisleri, 3.200 kişilik kamp alanı ve bu yapılar için ulaşım yollarının tasarımında lokal mühendislik ortağıymış. Ayrıca, “Yapılan çalışmaların Türk makamlarının beklentilerine uygun hale getirilmesi ve izin süreçlerinin yürütülmesi için de görevlendirilmiş.”

Şirketin devlet ile ilişkisinin iyi olduğunu anlatan satırlar...

Ege Biyogaz’ı kuran iki ismin şirketle bağı sadece sekiz ay sürüyor.

Ticaret Sicil kayıtlarına göre, Mart 2019’da Ege Biyogaz’ın yönetimine Serkan Revan ile Erdoğan Göğen seçiliyor.

Şirketin tek pay sahipli bir A.Ş. olduğu kayda geçiriliyor.

MATRUŞKA BEBEKLER GİBİ

O sahip, yine Ankara merkezli Vega Atık Yönetim ve Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş.

Şirketin yönetim ve ortak profilindeki hızlı değişim sermayeye de yansımış. 50 bin TL ile kurulan şirketin sermayesi, bir yıl dolmadan 1 milyon 250 bin TL’ye yükseltilmiş.

Vega Atık şirketine baktığınızda ise kurucular iki şirket: EG Atık ile Gölen 1 Elektrik Üretim Danışmanlık A.Ş.

İki şirketin kurucularına baktığınızda da yine iki aynı isim: EG Atık’ın kurucusu  Erdoğan Göğen. Gölen 1’in yönetim kurulu üyesi ise Serkan Revan.

Matruşka bebekleri anımsatan bir yapı. Kafa karıştıracak kadar iç içe girmiş, sonunda hep aynı isimlere ulaştığınız birbirini doğuran şirketler. Nedenlerini bilemesek de sözün özü şu: Vatandaşın, devlet gücüyle dövüle dövüle yapılabildiği yatırımlarda, kârlı çıkanın kim olduğunu bilmek, vatandaşın hakkıdır.

GÜLİSTAN DOKU İKİ GÜN ALIKONULMUŞ


Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku’dan 5 Ocak’tan bu yana haber yok. Ailesi ısrarla -babası polis olan- Z.A.’nın ifadesinin bir kez daha alınmasını istedi. Ancak bu ifade alınmadı. Z.A. taşındı.

DHA muhabirleri Mehmet Mücahit Ceylan ile Nurettin Fidancan’ın imzalarını taşıyan son haber, önemli.

“Gülistan Doku’nun 2 gün art arda alıkonulduğu ortaya çıktı” başlığını taşıyan haber, Doku’nun kaybolmasıyla ilgili bilirkişi raporunu konu alıyor. Doku Ailesi’nin Diyarbakır’daki avukatı Ali Çimen, rapora göre, Gülistan Doku’nun kaybolmasında sorumlu tutulan Rus uyruklu Z.A. tarafından 2 gün art arda alıkonulduğunu söylüyor. Çimen, “Bilimsel bir raporla anlaşıldı ki; 4 Ocak gecesi alıkoyma ve tehdit olayı, 5 Ocak gününde de devam ediyor” dedi. Bilirkişi raporu ile HTS kayıtlarının soruşturma dosyasına eklendiğini söyleyen Çimen, hayati önemde ayrıntılar paylaşıyor. Z.A.’nın Doku’ya tehdit ve fiziksel baskıda bulunduğunu anladıklarını söylüyor.

Bakalım bu rapor soruşturmayı etkili bir yöne götürecek mi?