“En az iki yerden yönetim kurulu üyeliği maaşı alıp aylık gelirini 60-70 bin TL’ye çıkartanlar var. Altlarında A8 arabalar, 30-40 bin TL ev kiraları ödeniyor. 24 bin TL ne ki?”

Meslektaşım Serpil Yılmaz kendisine aktarılan kulis bilgisini dün böyle paylaşıyordu.  Konu, Katar’a yüzde 10’u satılan Borsa İstanbul’un (BİST) yönetim kurulu üyelerine ödenen 18-24 bin TL huzur hakkından doğdu.

İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un da yer aldığı BIST yöneticilerine ödenen huzur hakkı, geçen hafta sosyal medyanın gündemindeydi. Konuyu Metin Cihan gündeme taşıdı. Gazetecilik Metin Cihan’ın asıl işi değil. Ama kızı Rabia Naz’ın şüpheli ölümünün aydınlatılmasını isteyen Şaban Vatan’ın, Rixos Oteli’nde kuşkulu biçimde yaşamını kaybeden Burak Oğraş’ın babası Murat Oğraş’ın adalet arama çabalarını, gazeteci çabasıyla görünür kıldı. Paylaştığı BIST ücret tutanağı internette herkesin erişimine açıktı üstelik.

★★★

Herkesin erişimine açık olmayan bir başka huzur hakkını da biz paylaşalım. Önce belirtelim ki, şirketler hukukunda huzur hakkının yeri var. Bir şirkette yönetici olan kişilere huzur hakkı ödenmesinin yasaya aykırı bir yanı yok.

Ama tutarlar yüksekse, daha önemlisi iktidara yakın kişiler (yeni/eski kamu görevlileri, belediye başkanları, eski milletvekilleri ve yöneticiler) sırf bu yüksek tutarlı yönetim kurulu üyelik ücretlerini alsınlar diye o şirketlere getiriliyorsa sorgulanması normal. Covid salgını yoksulluğu, işsizliği derinleştirirken, vatandaş geçim derdi yüzünden intihar ederken bu sorgulama bir hak.

“Fabrika yapan fabrika” ünvanlı demir çelik tesisi Kardemir’den söz edeceğim. Bugün 1 milyar 140 milyon sermayeli bu Cumhuriyet şirketi için dönemin Başbakanı Tansu Çiller “ya özelleştirme/ya kapatma” demişti. Uzun tartışmaların ardından “yöre halkına ve çalışanlara devredilsin” önerisi kabul edildi. Fabrika, kurulan şirkete 1 TL sembolik bedelle devredildi.

Kardemir’in bugün devletle hisse bağı yok. Sermaye yapısı özgün. Yönetime iki aile hakim: Güleç Ailesi, Yolbulan Ailesi. BIST’te de halka açık. 11 kişilik yönetim kurulunda dört bağımsız üye yer alıyor. Normalde yeni üyelerin iktidardan izin almadan seçilmesi gerekiyor.



39 BİN 425 TL NET

Kardemir huzur hakkı yüksek bir şirket. Son “güncelleme” ile 39 bin 425 TL.

Huzur hakkının ödendiği yönetim kurulu şu isimlerden oluşuyor:

Mustafa Yolbulan, Kamil Güleç, Alparslan Bayraktar, Muhammet Ali Oflaz, Fatih Mehmet Erkoç, Erdal Erdem, Mustafa Aydın, Prof. Ercüment Arvas, Ömer Demirhan. Yusuf Canbolat

Bu yönetim 2 Kasım’da yapılan olağanüstü genel kurulda belirlendi. Önemli ölçüde yenilendi. Şirket başkanlığına Enerji Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar getirildi. Başkanvekilliğine ise Şekerbank eski genel müdürü Erdal Erdem.

Yeni seçilen bağımsız üyelerden Ömer Demirhan, Türkiye Varlık Fonu genel müdür yardımcısı. Yeni yönetim kurulu üyelerinden Fatih Mehmet Erkoç Kahramanmaraş eski büyükşehir belediye başkanı. Yusuf Canbolat PTT eski genel müdür yardımcısı, Mustafa Aydın Halkbank eski genel müdür yardımcısı, Prof. Ercüment Arvas Medipol Üniversitesi öğretim üyesi, ASELSAN bağımsız yönetim kurulu üyesi.

Sermayesinde kamu payı olmayan Kardemir’e seçilen bazı yeni isimlerin Ankara’dan “tavsiyeli” yazıldıkları belirtiliyor. Duygusal bir tavsiye olmalı.

Sağlık çalışanları tükendi


CovId-19 vakaları kötü yönetimle çığırından çıktı. Vatandaşlar yatak bekleme sırasında vefat ediyor. Bazı hastanelerde başhekimliklerin yoğun bakımlarda “VIP” yer ayrılması talimatı verdiği haberleri çıktı.

Sadece kasım ayında 63 sağlık çalışanı hayatını kaybetti. 17’si hekim. Kaynak: Türk Tabipleri Birliği.

Sağlık çalışanları fiziksel ve ruhsal kapasitelerini olağanüstü zorlayan bu tempodan tükeniyor. Seslerini duyurmaya çalışsalar da onları “duyan” bir yönetim yok.



Covid-19’un “meslek hastalığı” sayılmasını sağlayacak yasal düzenleme bile çıkmadı hâlâ. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, TBMM komisyonundaki konuşmasında bu yönde bir yasal düzenlemeye olumlu baktığını söylemişti. Bu konuşmanın üzerinden bile üç haftayı aşkın zaman geçti. Ama sonuç yok.

Neden olabilir?

Covid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi, devlete yeni mali yükümlülük demek. Meslek hastalığında çalışanın iş göremez hale gelmesi veya vefatı birçok sorumluluk alanını beraberinde getiriyor. Sağlık çalışanı iş göremez hale gelirse ödenek verilmesi, gelir bağlanması, vefatı halinde hak sahiplerine gelir bağlanması, kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi gibi uzayan bir liste.

Sağlık çalışanları bu hakları fazla fazla hak ediyor etmesine de devleti yönetenler acaba neyin hesabını yapıyor?