Salgını büyümeden kontrol altına almak mümkündü, yapılmadı. Temel nitelik taşıyan hayati önlemler hep gecikmeli geliyor.

İlk günlerde hızla karar alınıp bitirilebilecek sahra hastaneleri projesi daha yeni devreye alındı. Üstelik büyükşehir belediyeleri fikrî altyapı hazırlığını yapmışken. Hızlı bir destek ve refleksle pekala mümkündü. Böyle yapılsa, sahra hastanesini kurma süresi olarak duyurulan 45 günde büyük kısmı geçmiş olacak, hasta tedavisi için de zaman kazanılacaktı.

Ama tabii ki bu önemli kararı Cumhurbaşkanı’nın vermesi, dahası yapacak firmayı da işaret etmesi gerekiyordu. Herhalde Erdoğan yetki vermese, Rönesans şirketi, Yeşilköy ve Sancaktepe’deki sahra hastaneleriyle ilgili duyuruyu yapmazdı. Küçük bir ayrıntıya takılmamak mümkün değil. Prefabrik nitelik taşısa da sonuçta bu hastaneleri kurmanın bir maliyeti var. İşte bunun için bir ihale açılıp açılmadığını bilmiyoruz.

21/b’NİN GERÇEK ZAMANI

Aslında salgın hastalık, yıllardır yazıp bir kitaba konu ettiğimiz Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesinin amaç ve kapsamına tam uyuyor.

(Biliyorsunuz, salgın hastalık ve doğal afet yokken yüzlerce ihaleyi 21/b usulüyle yapan iktidar yönetimindeki kamu kurumları, yüksek kamu harcamalarına geçit verdi.)

Ne var ki iki sahra hastanesi için, bir 21/b ihalesi açılıp açılmadığı bile açıklanmadı.

Belki söz konusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iradesi ile Rönesans Grubu olduğunda, böyle bir bilgilendirme gerekmiyordur bile.

(Rönesans Grubu şirketinin Marmaris Okluk Koyu’ndaki yazlık sarayın yapımına ihale açılmaksızın birkaç kez yazmama karşın düzeltme, açıklama gelmemişti.)

KÖİ ALIŞKANLIĞI VE İMTİYAZ

Zaten partili Cumhurbaşkanlığı’na geçildikten sonra Cumhurbaşkanlığı için yapılacak bazı ihalelerde Kamu İhale Yasası’na tabi olma zorunluluğu kaldırılmıştı. Yine de yönetim ve denetimi Sağlık Bakanlığı’nda olacaksa, bu kamu yatırımının bir usulünün, modelinin dayandığı hukuksal bir zeminin bulunması gerekiyor.

Gerçi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sahra hastanelerinin yap-işlet-devret modeliyle mi yapılacağı sorusuna “Hayır, kendimiz işleteceğiz” cevabını verdi ama o kadar. Diğer olasılık, ülkeyi yönetenlerin kamu özel işbirliği projelerinden kalan alışkanlıkla bu bilgiyi vermeye ihtiyaç duymaması.

Gerçekten de  Rönesans’ın yap-kirala-devret modeliyle üstlendiği Elazığ, Yozgat, Adana, Bursa ve yapımı süren İkitelli Şehir Hastaneleri’nde Sağlık Bakanlığı’nın şirkete milyonlarca dolar kira ödemesi yapacağını biliyoruz ama sözleşmeler gizli olduğu için rakamların ayrıntısı ve güncel halini değil.

Hal böyle olunca, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Okluk Yazlık Sarayı, MİT yerleşkesi, yapımı süren Yargıtay binalarının yanı sıra kamu yatırım portföyünde çok sayıda şehir hastanesi bulunan grup, imtiyazlı bir konuma sahip görünüyor. İmtiyazlı görünüm demişken, Rönesans Holding’e Dünya Bankası’nın finans kuruluşu IFC’nin de ortak olduğunu anımsatalım.

İşçilere ücretsiz izin halinde ödenecek günlük 39 lirayı, 24 kuruşuna kadar hesaplayan  devlet, -salgın hastalık için olsa bile- bu yatırımların tutarını, ihale usulünü açıklama gereği duymuyor. Nedenini merak etmiyoruz tabii.