Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde (NGS) bir no’lu reaktörün inşaat çalışmasının tamamlandığını ve ikinci reaktörün inşaatına başlandığını, İnşaat Müdürü Denis Sezemin’in Mersin yerel medyasına yaptığı açıklamadan dolayı biliyoruz.

Sezemin, bu ayın başında yaptığı açıklamada inşaat alanında 5 bin kişinin çalıştığı bilgisini de vermişti. Evet rakamla da 5000.

Bu yazının yazıldığı ana kadar tedbir amaçlı herhangi bir açıklamaya rastlamadım (Buna karşılık şirket sayfasında 11 Mart’ta saat 02.15’de  taşeron şirket çalışanı “bir personelin” iş kazası sonucu hayatını kaybettiği duyurusu yer alıyor. Kim bilir kim, adının ne önemi var değil mi?)

Eğer Akkuyu NGS alanında sağlık temelli tedbirler alındıysa bunların Türkiye genelinde açıklanması gerekir. Zira inşaat alanından yazan bir okurum, koronavirüs konusunda önlem alınmadan çalışıldığını, işçiler başta olmak üzere tüm çalışanların çok tedirgin olduğunu belirtiyor.

Covid-19’un yayılma hızı düşünüldüğünde beş bin kişilik bir kitlenin ne kadar kritik olduğunu düşünebiliyor musunuz?

★★★

Covid-19 olarak anılan koronavirüs, herkesin gündelik hayatını kökünden değiştirmişken, iş yapma biçimleri süratle değişiyorken, bazı sektörler böyle bir durum yokmuş gibi davranıyor.

İnşaat sektörü bu alanların başında geliyor.

Akkuyu NGS, ölçeğinin büyüklüğü dolayısıyla öncelikli tartışılmayı hak ediyor. Ama kuşkusuz inşaat sektörü bununla sınırlı değil. Misal, Bodrum’dan gelen hafriyat kamyonu, iş makinası fotoğrafları oraya virüsün uğramadığını düşündürüyor. Aslında Bodrum’a kadar gitmeye de gerek yok. Ankara’da pek çok sokakta kentsel dönüşüm adı altında eski apartmanların yıkılıp harıl harıl iş makinalarıyla yenilerinin yapıldığını görebilirsiniz.

★★★

Geçen yazımda da altını çizdim:

Başta Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanı, İçişleri Bakanı olmak üzere ülkeyi yönetenlerin, halka  sabah akşam evde kalması için dil döktüğü,  65 yaş üzeri yurttaşların kimi yerlerde yazık ki incitilerek sokaklardan evlerine geri gönderildiği bir zamanda  şantiyelerin neden açık olduğunu açıklamak zorundasınız. Çünkü halk sağlığını korumak öncelikle ülkeyi yöneten iktidarların görevidir.

Karşılaşmalar, kongreler, şampiyonalar iptal ediliyor, camiler toplu ibadete kapatılıyor ama söz konusu inşaat sektörü olduğunda ölü taklidi yapılıyor. Neden?

Şantiyeleri durdurmanın, iş kayıplarını göze alamamak ve bankacılık sektörüne etkileriyle bir ilgisi olabilir mi?

ŞEFFAFLIK ZORUNLU

Ülkemizde ilk kez Covid-19 tanısı konulan kişinin açıklanmasının üzerinden 14 gün geçti. Uzmanlara bakılırsa yayılma hızı kaygı verici görünüyor. Baştan alınması gereken önlemleri almayarak geç kalan iktidar, sokağa çıkma yasağı konusunda da net bir tutum sergilemiyor. Bunun nedeninin de olası bir yasak kararının ekonomik sonuçlarını karşılayacak gelir kaynakları olmayışı, yani bütçe imkanlarındaki daralma olduğu anlaşılıyor

Ancak salgının sonuçları konusunda halkın daha açık bilgilendirilmesi gerekiyor. Salgının yayılmasını önlemekte hayati rolü bulunan test sayıları ve test kitleri üretimi konusunda hâlâ açık, güvenilir bilgiler verilmiyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın daha önce isim vermeden andığı Bioeksen dışında üretim yapan başka şirketlerin olup olmadığı, bazı firmalara tekel sağlanıp sağlanmadığı gibi sorular yanıt bekliyor. Bazı yerli şirketler ihracat başarılarını medyaya anlatırken, Türkiye’nin Çin’den ve Kolombiya’dan tanı kiti almasının anlamı nedir? Ve son olarak özel laboratuvarlarda bedeli karşılığında bu testleri yaptırıp sonuca göre hareket eden yurttaşların avantajlı konumda olması eşitlik ilkesine aykırı değil midir?