Kanal İstanbul projesi kapsamında yapılmış mülkiyet analizi verilerine devam ediyoruz. Etüt projesi işini 2017 yılında 34 milyon 990 bin TL’ye 21/b ihalesiyle alan Yüksel Proje (YP) öncülüğünde kamu ve özelden farklı kurumların işbirliğiyle yapılmış çalışmalar, çarpıcı bilgiler içeriyor.

Bakanlıklar ile YP bünyesinde bulunan ancak kamuoyuyla paylaşılmamış bu analizlere baktıkça, Kanal İstanbul “sevdasını” Boğazlar’daki gemi trafiğiyle ilişkilendirmenin ne büyük bir yalan olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Özellikle de meralara göz dikilip Hazine üzerinden emlak rantına dönüştürüleceğine dair izleri görünce...

Pazartesi günkü yazımda kanal güzergahı ve çevresinde 3 bin 600 hektar, yani 36 milyon metrekare kamu arazisi bulunduğu bilgisine yer verdim. TOKİ’nin bu alana ek olarak özel mülkiyetlerden satın alınacak 1400 hektar ile toplamda 5 bin hektarlık arazi üzerinde geliştireceği konut/emlak projeleriyle bir gelir hedeflendiğini, bu gelirin de Kanal İstanbul’un proje finansmanının bir kısmında kullanılması düşüncesini.

Bakanlık ve YP bünyesinde 2018 yılında yapılmış ortak çalışmada yer alan bilgilere göre Kanal ve çevresindeki 36 milyon metrekarelik kamu arazisinin kurum ve parsel dağılımı şöyle:

Hazine: 1480 adet parsel= 8 milyon 627 bin 869.85 metrekare

İSKİ: 790 adet  parsel= 3 milyon 076 bin 879.75 metrekare

DSİ: 580 adet parsel= 3  milyon 127 bin 760.52 metrekare

Mera: 428 adet parsel= 14 milyon 643 bin 429.57 metrekare

TOKİ: 106 adet parsel= 1 milyon 572 bin 928.42

Belediye: 585 adet parsel= 4 milyon 952 bin
831.81 metrekare

TOPLAM: 3969 adet parsel= 36 milyon 1699.92 metrekare

İLK SIRADA ŞAHIS ARAZİLERİ

Kanal İstanbul’un tartışma gündeminde geçirdiği  her gün, bu projenin rant ve emlak projesi olduğunu kanıtlayan örneklere sahne oluyor. Her gün bu sahada satın alınmış arazi ve kimlikleri enteresan mülk sahibi haberleriyle uyanıyoruz.  Yazının girişinde söz ettiğim resmi/özel çalışma kapsamında ayrıntılı bir mülkiyet çalışması daha mevcut. Kanal güzergahı boyunca yaklaşık 1000 metre genişlikteki alanda yapılmış bu analize göre, sahiplikte ilk sırayı 21 milyon 312 bin metrekare ile şahıs arazileri alıyor. 21.3 milyon metrekarelik bu arazideki malik sayısı 38 bin 994. Diğer dağılım şöyle:


ÜÇ BOYUTLU MODELLEME


Bir şehrin ortasına 45 kilometre uzunluğunda yapay bir kanal yapmaya kalkıştığınızda güzergah çevresindeki araziler için mülkiyet analizi zorunlu olabilir. Ama kanalı görecek konutların manzaraları nasıl olacak merakıyla (ya da arzusuyla) daha bugünden sanal gerçeklik modelleri yaptırtırsanız, kanalın kaçıncı kattan nasıl göründüğü üzerine çalışmalar isterseniz, o zaman Kanal İstanbul’un millet için bir mecburiyet olduğuna, bu mecburiyetin boğazın darlığı, gemi kazaları, trafikte artış vs’den olduğuna kimseyi inandıramazsınız.

Hani bir bilgisayar programı ve özel bir gözlükle görülebilen sanal gerçeklik modelleri var ya, işte ondan söz ediyorum. Kanal İstanbul güzergahında konut sahibi olma hayali kuran, kimi kamu görevlisi, kimi “seçkin” özel kişiler bu sanal gezintilere bugünden başlamışlar bile.

Kanal İstanbul, bir avuç servet sahibinin rant keyfi ve iktidarın ömrünü uzatma uğruna tarımı, su kaynaklarını çoraklaştıracak, tarihi yarımadayı sakatlayacak bir yıkım projesidir. Yıkım planının kanıtları da resmi kayıtlarda her gün önümüze çıkmaktadır.