Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul’un yakında ihale edileceğini açıkladı. Yerli ve küresel taleplerin arttığını projenin “mimari” boyutunun hazır olduğunu söyledi.

(Kanal İstanbul için Rönesans grubunda resmen açıklanmayan bir çalışma yapıldığını daha önce bu köşede duyurmuştuk.)

Erdoğan aynı konuşmasında ihale için Ulaştırma Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın birlikte çalıştığını ifade etti.

Ya Kanal Ya İstanbul” dediği için İBB Başkanı İmamoğlu hakkında soruşturma başlatılan bu projenin, İstanbul halkına rağmen ihale edilmesi halinde kenti öncelikle kabus gibi bir hafriyat süreci bekliyor. Kilometrelerce uzanan bir kazı. Madencilikte kullanılan iş makinelerinin sahaya çıkacağı hafriyatta içinden su geçecek kanalı yapabilmek için toprak patlatılacak.

Bir gün, iki gün, üç hafta, bir ay değil. Yıllar sürecek bir toprak patlatma ve kazı işinden söz ediyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptırdığı, Çınar Mühendislik imzalı ÇED raporu bu yılın başında gündeme gelip tartışılmıştı.

SÜRE DE TUTARSIZ MİKTAR DA

TMMOB Maden Mühendisleri Odası, bu raporda kazı, hafriyat ve patlatmaya dair bilgi ve tespitler üzerinde çalışarak hazırladığı raporu, iki gün önce kamuoyuna açıkladı. “Kanal İstanbul Kazı-Patlatma-Nakliye Teknik Değerlendirme Raporu”, iktidarın hazırlattığı ÇED raporundaki tutarsızlıkları somut verilerle ortaya koyarak uyarılarda bulunuyor.

Tutarsızlığa örnek: ÇED raporunun bir  yerinde patlatma ile yapılacak kazı süresi ile ilgili “yılda 5 milyon 928 bin metreküp kayacın 7 yıl içinde patlatma ile kazılacağı” belirtiliyor.

Bir başka yerinde “yılda 8 milyon 299 bin metreküp kayacın 5 yılda patlatma ile kazılacağı” yazıyor.

MMO şu tespiti yapıyor:

“Patlatmalı kazı süresinin değişmesi, patlatma için kullanılacak patlayıcı madde miktarının ve aynı zamanda çevresel etkilerin de değişmesine neden olacaktır.  (...) Patlatma planları ve hesapları birbiri ile uyuşmamaktadır ve alelacele hazırlanmış olan bu rapor bilimsellikten uzaktır.”

HAVALİMANI SINIRI

ÇED raporunda tüm kanal hattı sanki aynı formasyondaymış gibi  tek tip patlatma tasarımının öngörüldüğünü belirten MMO, kritik bir konuya dikkat çekiyor.  Kanal güzergahındaki toprak yapısının tek tip olmadığı belirtilen MMO raporunda; hattın kireçtaşı, kumtaşı, kiltaşı, alüvyon gibi farklı özellikler taşıyan formasyonlar içerdiğini belirtiyor.

Peki bu ne demek? Toprak formu sürekli değiştiğinde orada yapılacak patlatmanın çevresel etkileri de farklı sonuçlar doğuracak demek. Rapordan iki özet bölüm:

YAKIT DEPOLAMA TANKLARI

-ÇED Raporu’nda belirtilen patlatma yapılacak güzergâhın yakınlarında bulunan ve yapılacak olan atımlardan etkilenmesi muhtemel unsurlar (mesken, mühendislik yapıları, okul, hastane, sarsıntıya duyarlı hassas yapılar vb.) detaylı olarak belirlenmemiş, ÇED Raporu’nda belirtilmemiştir.

-ÇED Raporu’nda belirtilen, Kanal İstanbul Projesi Patlatma Alanı–İstanbul Havalimanı Etkileşim Haritası’nda da görüldüğü gibi, (...) patlatma alanı sınırı İstanbul Havalimanı’na ortalama 500 metre mesafede bulunmaktadır ve bu noktada İstanbul Havalimanı Yakıt Depolama Tankları yer almaktadır.

Raporda bu noktalarda herhangi bir patlatma yapılırsa sonuçları ve çevresel etkilerine dair herhangi bir analiz bulunmamaktadır. Bu nedenle kazı bölgeleri ve formasyonlarına özgü patlatma kaynaklı oluşabilecek çevresel etkiler değerlendirilerek raporda belirtilmelidir. Ancak raporda böyle bir değerlendirme söz konusu değildir.


Aşı karmaşası ve sorular


Bir yanda grip aşısındaki arz talep uyumsuzluğu, diğer yanda Covid-19’a karşı geliştirildiği açıklanan aşı ile ilgili belirsizlikler.

Aşı gündemiyle toplanan Bilim Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamanın belirsizliği tam giderdiği söylenemez. Açıklamada en net görünen bilgi, aşılamanın yapılacağı kesimlere ilişkin öncelik sıralaması ve sözleşmesi yapılan aşının ilk kısmının “11 Aralık’tan sonra gelecek” oluşu. Ne kadar “sonra” belli değil.

İzlenecek seyir şöyle:

 Aşılar geldiğinde Halk Sağlığı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Laboratuvarları’nda incelenecek.

 Aşının güvenlilik testlerinin olumlu çıkması ve sonuçlanmakta olan Faz 3 çalışmalarının erken sonuçlarının açıklanmasını takiben veriler, TİTCK tarafından değerlendirilecek.

 Türkiye standartlarına uygun bulunursa erken kullanım izni verilecek. Aşıların uygulanmasına bu aşamadan sonra geçilecek.

Koca, aşının menşei ile değil güvenilirliği ve etkililiği ile ilgilendiklerini vurguluyor. (Burada Çin aşısı eleştirilerine gönderme yapıyor)

Güvenilirliği önemsediklerini söylüyor: “Aşılar konusunda verilecek kararları ve atılacak somut adımları, geliştirilen aşıların kısa ve uzun dönem güvenliliği ile etkililiği belirleyecektir.”

KAPALI SÜREÇ, KARŞITLIĞI ARTTIRIYOR

Buna karşın CHP Ankara Milletvekili Murat Emir ise Sağlık Bakanlığı’nın neden güven vermediğini şu gerekçeyle izah ediyor:

“Kamuoyu halen Çin’le yapılan aşı anlaşmasının detaylarını bilmiyor. Çünkü Sağlık Bakanı, bu konuda da şeffaf bir süreç yürütmüyor. Kapalı yürütülen süreç de aşı karşıtlığını da artırıyor.”

Emir, konuyu TBMM gündemine taşıdı. Şu soruya dikkat:

Faz-3 çalışması bitmeden nasıl sözleşme imzalandı? Sözleşmede aracı firma kullanıldı mı?

MALİYET VE ARACI FİRMA AÇIKLANSIN

Bakan Koca açıklamasında -adını vermeden Çin aşısı için- “Faz 3 çalışmalarının erken sonuçlarının açıklanmasını takiben veriler, TİTCK tarafından değerlendirilecek” demişti. Ankara Milletvekili Emir, buna rağmen Sağlık Bakanı açıklamasının net olmadığı görüşünde. Nedeni ise TBMM’ye sunduğu soru önergesindeki şu tespitte:

“Faz-3 aşaması tamamlanmamış bir aşı için nihai anlaşma imzalayamazsınız. Sözü edilen anlaşmanın opsiyonlu olması gerekiyor. Ama Sağlık Bakanı, nihai bir anlaşma yapılmış gibi bir algı yaratıyor. (...)  Grip aşısında ve test kitinde sabıkalı olan Sağlık Bakanlığı, bu sözleşmenin hangi yolla yapıldığını açıklamak zorunda. Aracı bir ilaç firması mı kullanıldı yoksa kurulduğu günden bu yana adı birçok usulsüzlükle anılan USHAŞ şirketi aracılığıyla mı sözleşme yapıldı? Aşı Çin’den ne kadara alınıyor, Sağlık Bakanlığına maliyeti ne oluyor?”

BÜTÇEDE İLAÇ HARCAMALARI

Yeri gelmişken bütçedeki ilaç, laboratuvar malzemesi tıbbi malzeme harcamalarına dair karşılaştırmalı veri paylaşalım.

Zira ocak-ekim döneminde yapılan harcamalar ile 2019’un aynı dönemindeki harcamalar kıyaslandığında iki katı aşan artışlar dikkat çekiyor.

Bütçedeki “Laboratuvar malzemesi ile kimya ve temrinlik malzeme alımı”  kaleminden 10 ayda (ocak-ekim) yapılan harcama, 401 milyon TL’ye ulaşmış. Bu tutar geçen yılın aynı döneminde 208.5 milyon TL’ymiş.

 Bütçedeki “tıbbi malzeme ve ilaç” başlıklı gider kaleminden yine ocak-ekim döneminde 1 milyar 812 milyon TL harcama yapılmış. Bu tutar geçen yılın aynı döneminde 804 milyon TL’ymiş.

AŞILAMAYA 1.1 MİLYAR TL

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın hazırladığı “Vatandaşın Bütçe Rehberi”ne göre, 2020 yılında aşılama harcamaları için 1.1 milyar TL kaynak ayrılmış. Tabii bu tutar pandemi öncesine ilişkin. Hesapların nasıl değiştiğini ilerde yeniden gündeme taşırız.

Covid-19 aşısında “aracı firma”nın olup olmadığı ve sözleşmenin USHAŞ şirketi aracılığıyla mı yapıldığı soruları önemli. (USHAŞ’ın kamu denetimlerine tabii olmamak için özel şirket olarak kurgulandığını anımsatalım)

Eğer Çin aşısının güvenilirliğine dair bilimsel bütün çalışmalar tamamlanmadan sözleşme yapıldıysa buradaki ödemelerin tutarı ve kime ne ödendiği kamu kaynakları açısından önemlidir.