Covid-19’a karşı izlenen tutarsız, saydamlıktan uzak ve sermaye yanlısı politikalar, özellikle sağlık çalışanları, cezaevleri ve fabrikaları “vuruyor.”

Şehirlerarası yolculuk yapacak vatandaş hala HES kodu almaya mecbur tutulur ve kodsuz seyahat edemezken; memleketin her kıyısında tıklım tıklım plajlara, düğün salonlarına, Ayasofya’daki izdiham ölçüsünde kalabalığa izin verilmesini izah edecek kelime yok. Ya da var, yazılası değil.

★★★

Özveriyle görev yapan sağlık çalışanlarından iki doktor daha son iki gün içinde Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Türk Tabipleri Birliği,  Diyarbakır’da Dr. Halil Yücel Kutun’u, Kahramanmaraş’ta da Dr. Mustafa Özlü’yü kaybettiklerini duyurdu.

Adalet Bakanlığı, cezaevlerindeki koronavirüs vakalarına dair verileri uzun süredir açıklamıyor. Koronavirüs saptanan tutuklu ve hükümlülerin tedavi edilmediği haberleri artıyor. Ceza infaz görevlileri kendi hayatlarının da risk altında olduğunu gündeme taşımamızı istiyor, mesajlar ulaştırıyor.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, bilgi edinme başvurusu yapmış.

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdür Yardımcısı Namık Kemal Varol, “17 Haziran’da açıkladık” diye cevap vermiş.

49 gün geçmiş aradan. Bu “rahat” cevabın verilen bir talimattan bağımsız olma ihtimali zor.

İZOLE ÜRETİM ÜSSÜ

Hayata açılan büyük dış kapıyı kapatınca,  ailelerle birlikte aynı anda 4 bin kişinin yaşabileceği ve bununla övünülen izole üretim üsleri, ilk işaret fişeğini çakmıştı.

MÜSİAD’ın ilgili bakanlıklardan vize alarak giriştiği üretim üsleri, bu çağın çalışma kampları olarak devreye girecek. Amaç? Amaç, herhangi bir olağanüstü durumda üretimin aksamaması.

İsterse dünya alt üst olsun, salgında hastalıktan ahali kırılsın, yeter ki işçiler çalışsın, patronlar kazansın, iktidar da ömrünü uzatsın.

DARDANEL’DEN ALAMOS’A BİR YOL

Bakın 10 gün geçti aradan, işçileri fabrikaya hapseden Çanakkale İl Hıfzısıhha Kurulu’nun Dardanel fabrikası için çıkardığı karardan milim geri dönüş yok.

Kurulun özel bir şirket için 14 günlüğüne yol verdiği “kapalı çalışma sistemi” diye bir usul yasalarda yer almıyor.

Dardanel şirketinin, iyi zamanlarda reklama konu ettiği kadın işçiler, koronavirüs günlerinde durmaksızın çalışmaya ve kendilerine gösterilen yerlerde barınmaya zorlanıyor.

CHP’li Çanakkale Belediyesi’nin de olumlu oy verdiği ve “gerekirse revize edilir” açıklamasına rağmen- yazıyı yazarken- henüz bir değişikliğin yapılmadığı kararın süresi 9 Ağustos’ta doluyor. Sonrasında ne olacağı da önemli. Çünkü bu bir iktidar/sermaye meselesi.

Dardanel şirketler grubunun Çanakkale kentindeki etki gücünü araştırırken, adını verdiği futbol kulübünün yanısıra, Ton tv isimli bir televizyon ve radyo kanalları olduğunu da gördüm.

Üzerinden epeyce zaman geçmiş olsa da Ton tv’nin, Alamos Gold’un altın madenciliğini ne kadar şahane yaptığına ilişkin bir yayınına rastladığımı da sizlerle paylaşayım.

Evet Alamos Gold. Kirazlı’da altın madenciliği için ruhsatının yenilenmesini bekleyen, ağaçları katleden Alamos Gold.

Youtube’a yüklenmiş o yayında 2013 yılında Ton tv muhabiri ya da sunucusunun (adı yer almıyor) Alamos Gold’un Meksika’da işlettiği Mulatos madenine gittiğini görüyoruz.

Ton tv logolu yayın, Kuzey Biga şirketinin sunuşuyla açılıyor. Siyanürle altın çıkarma faaliyeti hakkında sahadan ayrıntılı bilgi veriyor. Flamenko müzik eşliğinde doğru çalışılırsa her yerde altın madenciliğinin yapılacağı anlatılıyor. Maden sahasının 50 m. ilerisinde aynı adı taşıyan bir köy varmış ve köy sakinleri mutlu mesut yaşıyormuş vs vs.

Ton balığı, futbol kulübü, yerel medya, altın madenciliği ve memleketin esaslı sorunu işsizlik.

Güç ilişkilerini anlatması bakımından bugüne de ışık tutan faydalı bir yayın olmuş.

NOT: Meraklısı için linki de şurada: https://www.youtube.com/watch?v=bze8vWIeRCQ