İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreterliği’ne Can Akın Çağlar’ın getirilmesi CHP içinde ve kamuoyunda tartışma yarattı.

Bankalar yeminli murakıbı kökenli Çağlar, Ziraat Bankası’nda 2003-2011 yılları arasında genel müdürlük yaptı. Hürriyet’teki ekonomi muhabirliğim 15 yıl gibi uzun bir zamana yayıldığı için Çağlar’ın genel müdürlük dönemini, faaliyetlerini, basın toplantılarını yoğun olarak izledim.

Medyanın bu kadar ağır baskı altında olmadığı o yıllarda, Çağlar’ın habercilerle sağlıklı bilgiye ve güvene dayalı iletişim kurmaya özen gösterdiğini söylemeliyim. Yanı sıra genel müdürlüğü döneminde, Ziraat Bankası’nın üst üste kâr açıkladığını da anımsatalım.

Şüphesiz ki bu tablo, arka plansız değil:

- 2001 krizi ardından  uygulanan ve bankacılık sektörünü yeniden yapılandıran IMF destekli program...

- Bu programın gereği olan “gözden geçirme denetimleri”nin sıkı kurallara bağlı olması

- Ve AKP iktidarının, Babacan yönetiminin IMF programını aksatacak temel bir hata yapmaması.

★★★

Uzun süren ANAP dönemi ile koalisyon hükümetleri sırasında iktidarların “arka bahçesi”ne dönüşen kamu bankalarının bozulan bilançoları,  IMF programı kapsamında bir dizi sert politikayla düzeltilmiş, kamu bankalarının “arka bahçe” olmaktan çıkışı, AKP iktidarını da gururlandıran bir söyleme konu olmuştu. Fakat bu dönem uzun sürmedi.

SABAH-ATV SATIŞI

Kamu bankalarının, tıpkı kendisinden önceki iktidarlarda olduğu gibi AKP hükümetlerinin de “arka bahçesi” oluşunun kamuoyunda bilinen belirgin örneği Sabah-ATV grubunun el değiştirmesinde sağlanan finansman oldu.

TMSF’nin el koyarak ihale ettiği Sabah-ATV Çalık Grubu’na satılırken, finansmanın 750 milyon dolarının Halkbank ve Vakıfbank’tan (375’er milyon dolar) sağlandığı açıklanmıştı.

Can Akın Çağlar


Bu anımsatmayı neden yaptım?

O dönem, Çalık Grubu’na bu finansman sağlandıktan sonra, Ziraat Bankası’nın kapısının da çalınıp çalınmadığını merak edip sorunun peşine düştüğümde, Ziraat’in kapısının da çalındığını ancak Genel Müdür Çağlar’dan olumsuz yanıt alındığını öğrenmiştim.

Ancak kaynaklar bu bilgiyi isimleriyle resmi olarak teyit etmediği için gazeteye 5N-1K kurallarını gereksinen bir haber olarak yazamamıştım.

ORA GAYRİMENKUL 

Çağlar’ın yeni görevinin bu kadar tartışma yaratmasında iki neden gözlemliyorum. İlki, siyasi görüş kaynaklı. Çağlar’ın katılım bankacılığı geçmişi de anımsatılarak: “CHP’li bir teknokrat bulmak bu kadar zor muydu?” sorusu.

İkincisi ise CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun 7 yıl önce gündeme getirdiği ve Ziraat kredisiyle batan ORA AVM dosyası. Hafife alınacak bir rakam değil, 285 milyon Euro’dan söz ediyoruz. Ancak bugün gelinen noktada, Çağlar ve Erdoğdu da ayrı ayrı açıklama yaparak bu konuda Çağlar’ın aklandığını, yargılanmadığını bildirdiler. Daha önce “Bu işin peşini bırakmayacağım” diyen Erdoğdu “Çağlar üstadımdır” diyerek konuyu kapattı.

Benzer açıklamayı CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da yaptı.

Çağlar’ın bu batık krediyle ilgili olarak aklanmış olması önemsiz değil kuşkusuz. Ama bu, dosya hakkında kamuoyuna tatmin edici açıklama yapma gereğini ortadan kaldırmıyor.

Eğer bu kredi, siyasi talimatlar zinciriyle batmışsa bunu bilmek kamuoyunun hakkı.

İBB’YE MET-GÜN HACZİ


Gazetecilik bazen şaşırtıcı sürprizler hazırlıyor. Tam yukarıdaki satırları yazmışken, Hürriyet gazetesinde Dinçer Gökçe imzalı haberi gördüm: “İBB’nin uzun yıllardır asfalt işlerini yapan şirket haciz kararı aldırdı, metro parası asfalt borcuna gitti.”

Habere göre, Met-Gün İnşaat A.Ş,  AKP döneminden kalan 565 milyon TL alacağını haczetmişti. Haczedilen para, İBB’nin metro projesi için yurtdışından aldığı krediydi.

İBB’nin açıklamasına göre, söz konusu para yasa gereği haczedilemez hesaplardaymış. Tedbir talebi hakkında karar verilmeden döviz cinsindeki para banka tarafından TL’ye çevrilmiş.


Amaç mali darboğazı aşmak


Çağlar’ı yeni görevi dolayısıyla geçen hafta aradım, makamına not bıraktım ancak görüşemedik.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu yakından tanıyan bir isim, Çağlar’ın Genel Sekreterlik görevine seçilmesindeki en önemli nedenin İBB’nin içine düşürülmek istendiği “finans darboğazı” olduğunu söyledi.

Koronavirüs salgınının İBB’ye faturasının çok büyük olduğunu, vergi gelirlerinin düştüğünü, iştiraklerin zarar ettiğini, ciddi gelir kayıpları yaşandığını ve büyük projeleri sürdürmek için finansman gereksinimi olduğuna dikkat çeken o isim, sözünü şöyle tamamladı:

“Bu kuşatma sorunu ancak konusuna hakim ve deneyimli bir teknokratın birikimiyle aşılabilir. Meseleye öyle bakın.”