DEVA Partisi lideri Ali Babacan, eşi Zeynep Babacan’la birlikte Van il kongresinin hemen öncesinde, terör örgütüne yönelik bir operasyon sırasında gözaltına alınan ve sonrasında hastanede yaşamını yitiren Servet Turgut isimli vatandaşın evine gitti. Amacı taziyede bulunmak, konuyla ilgili bilgi almaktı.

Oğlu, eşi ve diğer yakınları, ziyaret sırasında Servet Turgut’un ölümüyle sonuçlanan olayın nasıl başladığını, nasıl bittiğini bütün detaylarıyla Babacan’a anlattılar.

Ailenin Babacan’a anlattıklarına göre, operasyon sırasında kaçan bir teröristi takip eden TSK mensupları, o sırada tarlasında çalışan Servet Turgut’u ve Osman Şiban’ı da gözaltına alarak helikopterle karargaha götürdüler. Yakınlarından uzun süre bilgi alamayan aile, basını ve sivil toplum kuruluşlarını devreye soktuktan kısa süre Servet Turgut’un hastanede yoğun bakımda tutulduğunu öğrendi. Hastanede kolluk kuvvetleri tarafından gözaltı uygulaması yapılan bir yoğun bakım ünitesinde bir hafta yaşam savaşı veren Turgut, yaşamını yitirdi. Şiddetli darp gördüğü anlaşılan Turgut’un 11 kaburgasının kırık olduğu anlaşıldı. Osman Şiban ise darp nedeniyle hafızasını kaybetmiş, Mersin’e gitmişti.

★★★

Ailenin anlattığı detaylar, resmi kuruluşlar tarafından yalanlandı.

Valilik, Servet Turgut’un kaçarken düşüp, kayalardan yuvarlanıp o hale geldiğini duyurdu ama ailenin anlattıklarından, tanık ifadelerinden ve olayın yaşandığı bölgeye ilişkin (kayalık olmadığı gibi) bilgilerden anladığım, konuyla ilgili karanlık noktaların çok fazla olduğu ve olayla ilgili ciddi bir soruşturma yapılması gerektiğiydi.

Babacan ve yanındakiler taziye evinden ayrılırken, sivil bir görevli, aileyi ziyaret eden herkesin ismini, evin önüne gelen araçların plakalarını not ediyordu. Belli ki aile yakın markaja alınmıştı. Belki de gelip gidenler kayıt altına alınarak “bakın terör örgütüyle bağlantılılar” iddiasını destekleyecek malzeme aranıyordu.

Ali Babacan, ziyaretten hemen sonra DEVA Partisi il kongresinde konuyla ilgili şunları söyledi:

“Buradan hükümete sesleniyorum. Bugünlerde hukuk reformundan bahsediyorsunuz, ‘İnsan Hakları Eylem Planı’ diyorsunuz. Açık çağrı yapıyorum: Haydi, hukuk devletinin gereğini yapın. Servet Turgut ve Osman Şiban’a yapılanları açığa çıkarın, sorumluları yargılayın. 64 yaşındaki bir insanın ölümünü her yönüyle açıklığa kavuşturmak zorundasınız. Gereğini yapmazsanız, bu millet sizi ‘ülkeye işkenceyi geri getiren iktidar’ olarak hatırlayacak.”

★★★

Son dönemde terör örgütü PKK’ya göz açtırmayan güvenlik güçlerimiz, sivillerin olumsuz etkilenmemesi için de elinden geleni yapıyor. Bu sayede oluşan huzur ve güven ortamı bölgede çok net bir şekilde hissediliyor.

O yüzden Servet Turgut’un ölümüyle, Osman Şiban’ın ağır yaralanmasıyla sonuçlanan bu tür olaylar, güvenlik güçlerimizin terörle mücadelede elde ettiği başarıyı gölgelememeli.

Devletin, komutanların, yöneticilerin genel eğilimi, bu tür gelişmeler yaşandığında çok zor koşullarda görev yapan, çatışmalarda ağır bedeller ödeyen, arkadaşlarını kaybeden güvenlik personelini korumak olabilir.

Bu refleks anlaşılabilir de...

Ancak, Türkiye’nin “hukuk devleti” olduğunu unutmamak, hele hele “İnsan hakları eylem planlarından”, “hukuk reformundan”, “demokrasi seferberliğinden” söz edilen bir dönemde hiç akıldan çıkarmamak gerekiyor.

Ali Babacan, milliyetçi hassasiyetlerin yüksek olduğu bir dönemde Van’da o aileyi ziyaret edip, konuyu gündeme getirerek siyaseten büyük bir risk aldı, ancak doğru olanı yaptı.

“Gerçek er geç ortaya çıkacaktır” düşüncesiyle bu konunun aydınlatılması, gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için elini taşın altına sokmak, bütün siyasi parti liderlerinin demokrasiye olan borcu, aynı zamanda da insani görevidir.

Yapılacak hakkaniyetli bir soruşturma, sadece gerçekleri ortaya çıkarmayacak, TSK’nın terörle mücadelesine de güç katacaktır.