Biz bize yeteriz” sloganı, korona salgını sırasında iktidarın başlattığı yardım kampanyasının sloganıydı.

İktidar, bu yolla hem salgının açtığı ekonomik yaraları dayanışma ruhuyla aşmaya çalışmış, hem de muhalif belediyelerin yardımlar aracılığıyla yoksul kesimlere doğrudan ulaşmasını engellemek istemişti. Neticede, yerel yönetimlerin yardım kampanyaları yasaklandığı gibi, toplanan yardım paralarına da el konulmuştu. İnanmayacaksınız, bir kentte belediyenin sokak hayvanları için topladığı yardıma da el konulmaya çalışılmış.

Geldiğimiz noktada, önemli sayıda vatandaşın son dönemde yardıma muhtaç hale geldiğini ve yardım toplamak için vatandaşlara gönderilen kısa mesajların kaynağını hepimiz biliyoruz.

Ancak, belediye hesaplarında el konulan yardım paralarının akıbetiyle, tek merkezden toplanan paraların nasıl ve nerede kullanıldığı henüz çoğumuz için meçhul.

Kars ve Ardahan’da geçirdiğim dört günde şunu gördüm:

İktidarın “yardım eden” ile “yardıma muhtaç” olanı buluşturma girişimi elbette iyi niyetli bir çaba.

Ancak izlenen yol sorunu çözmek bir yana derinleştiren bir yol.

Sorun ancak “yardıma muhtaç olma” durumu tamamen ortadan kalkarsa çözülebilir. Bu da ancak vatandaşların bulundukları koşullara uygun üretim süreçlerine katılımıyla mümkün olabilir.

Bir diğer önemli nokta da yardım kampanyalarının “biz bize yeteriz” sloganının altını dolduramadığı gerçeğidir.

★★★


Peki biz bize nasıl yeteriz?

Anadolu’da nüfusu üç binin altında olan küçük bir ilçe üzerinden somut bir örnekle anlatacağım.

Kars’ın Susuz İlçesi’nde belediye seçimini CHP kazanmış. Başkan Oğuz Yantemur öğretmen kökenli bir siyasetçi. Ovacık’tan yola çıkıp Tunceli’ye Belediye Başkanı olan Fatih Maçoğlu gibi o da yaşadığı kentin kapasitesini de sorunlarını da koşullarını da çok iyi biliyor:

Gelirleri giderlerinin çok altında, gelir kaynağı olarak imarlı arsa üretme kapasitesi çok düşük, personel maaşını dahi ödemenin deveye hendek atlatmaktan zor olduğu bir yerleşim yeri.

Geldiği günden beri en çok enerjiyi tarımsal üretimi artırmaya harcıyor. CİLAVUZ isimli bir kooperatif kurmuş. Yani yardım toplayıp muhtaç olana ulaştırmak yerine her türlü tarımsal ürünü doğrudan üreticiden alıp, tüketiciyle ulaştırmayı hedeflemiş. Şimdi şöyle bir yerleşim yeri düşünün:

Sağılan her litre sütü toplayıp kooperatif mandırasında tereyağı ve kaymak ile kaşar, gravyer ve diğer peynir türlerini üretiyor.

Çiftçiden topladığı hayvanları ya doğrudan batıdaki alıcılara satıyor ya mezbahasında keserek değerlendiriyor.

Ekilen bütün buğdayı toplayıp, değirmeninde un fırınında ekmek yapıyor, tahılları yeme dönüştürüyor.

Arıcıların ürettiği bütün balı topluyor ve paketleyip satışa hazır hale getiriyor.

Kadınların el emeğiyle ürettiği erişteyi, kurutulmuş doğal otları, yöresel turşuları, kazları, tavukları satın alıyor.

Sahipsiz hayvanları dayanışma ile kurduğu barınakta koruyabiliyor.

Bu konularda başta kadınlar olmak üzere bütün hemşehrilerine eğitim veriyor ve gerekli araç gereçleri temin ediyor.

Topladığı ürünleri de aracısız bir şekilde tüketiciye ulaştırıyor.

Fırındaki, mandıradaki, mezbahadaki istihdam sayısının bu çapta bir yer için ne kadar büyük olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Tarlada, evde, bahçede çalışan köylülerin ürünlerini satma konusunda sorun yaşamamasının ne kadar kıymetli olduğunu biliyor musunuz?

Peki parası ve geliri olmayan bir belediye bütün bunları nasıl yapabilir?

İşte “biz bize yeteriz” sloganı tam da bu noktada anlam kazanıyor.

Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu küçük ilçede bir yılda üretilen bütün ürünleri toplu olarak o kooperatiften alıp personel yemekhanesinde bir haftada tüketebilir. Kardeş belediye olarak küçük bir değirmen ve fırın hediye edebilir.

Aynı şekilde bu belediyenin ihtiyacını karşılayacak küçük bir mandıra, Ankara, İzmir, Antalya, Adana gibi büyük belediyeler için çekirdek parası gibi gelir.

Mesela Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin başarılı uygulaması Ege Et, bu ilçede ve köylerinde üretilen bütün kesimlik hayvanları ve eti doğrudan o kooperatiften alabilir.

Sözünü ettiğim gerçek yöresel ürünleri, teknoloji sayesinde yurdun her yerinden ve doğrudan kooperatiften temin edecek vatandaşların katkısı ise paha biçilmez hale gelebilir.

★★★


Başkan Yantemur’a “CHP’li belediyelerden bu tür destekler görüyor musunuz” diye sordum. “İzmir hariç şu ana dek herhangi bir büyük destek görmedik” dedi.

Bu hafta sonu “İktidar Kurultayı” yapmaya hazırlanan CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu, eğer yerelden, merkezi iktidara yükselmek istiyorsa, insanlar arasında değil, belediyeler arasında dayanışmayı önceleyen bir “biz bize yeteriz” kampanyası başlatmalı. Küçük belediyeler üzerinden Anadolu’ya destek olmayı reddeden büyük belediyeleri biraz dürtmeli.

Aksi takdirde iktidar yine hayal olabilir.