Cumartesi günü CHP’nin 37. Olağan Genel Kurulu başlayacak.

Sosyal demokratlar “genel kurul” yerine “kurultay” ifadesini kullanmayı tercih eder. Bu tercihin kaynağı CHP tarihindedir.

Kurucu önderlerin partisi olan CHP’nin kurultayları, Cumhuriyet’in ilk yıllarında aynı zamanda genç Türkiye Cumhuriyeti’nin geride bıraktığı yılların muhasebesini yaptığı, gelecek yılların yol haritasının çizdiği toplantılar olmuştur.

Atatürk de CHP kurultaylarına büyük önem verir. Kurultay konuşmalarını, ulusa sesleniş konuşması gibi yapar, yaklaşık bir hafta süren kurultaylar boyunca delegelerinin dile getirdiği sorunları, önerileri kayda geçirir ve bir sonraki kurultayda hesabını vermek üzere ödev gibi üzerine alırdı.

Sivas Kurultayı’nı ilk kurultay sayan CHP’de Atatürk’ün zamanında dört kurultay yapılmıştı. 1927’deki ikinci olağan kurultayda Atatürk, Nutuk’u okudu.  Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laiklik CHP’nin dört temel ilkesi olarak belirlendi. 1931’deki üçüncü olağan kurultayda ise bu ilkelere “devletçilik” ve “devrimcilik” ilkeleri eklendi. Atatürk’ün son kurultayı olan 1935’teki dördüncü kurultayda ise partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi olarak belirlendi.

Bu örneklerden göreceğiniz üzere, CHP kurultayları sadece parti için değil, Türkiye için de hep tarihi toplantılar olmuştur. İsmet İnönü ve Bülent Ecevit dönemindeki bazı kurultaylar da tarihi niteliktedir. 1959’daki “İlk Hedefler Bildirgesi”, 1965’teki “Ortanın Solu” kavramı, sadece CHP’ye değil Türkiye siyasetine de yön vermiştir.

Bugün size 9 Eylül 1935’te başlayan ve 16 Eylül 1935’te tamamlanan 4. Olağan Kurultay’ı anımsatmak istedim. Tutanaklarına TBMM’nin açık arşivinden ulaşabilirsiniz. Tutanakları tam 227 sayfa tutmuş. Ülkenin en ücra noktasındaki köylerin sorunları dahi konuşulmuş.

Kurultay, Başkanvekili İsmet İnönü’nün Atatürk’ü kürsüye davetiyle başlamış. Bu anlar tutanağa şöyle geçmiş: “Şimdi Atatürk kürsüyü şereflendirecek ve söylevini verecektir. (Kemal Atatürk şiddetli ve sürekli alkışlar, yaşa ve varol sesleri eşliğinde kürsüyü şereflendirmiştir)”

Atatürk, konuşmasının girişini tutanaklardan aynen aktarıyorum:

“Kurultayın sayın üyeleri;

Karşılarında bulunmakla haz duyduğum delege arkadaşlarımı selamlarken; yüce ulusumuzu saygı ile anarım. (Alkışlar)

Bu anda, bundan önceki Kurultayları ve Partimizi doğuran ilk Sivas Kurultayını-ki, dış ve iç düşmanların süngüleri altında kurulmuştur - hatırlamak, geçen on altı yılın bütün hadiselerini göz önüne getirmeği kolaylaştırır.

Uçurum kenarında yıkık bir ülke... türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar... yıllarca süren savaş.., ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanılan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet (sürekli alkışlar) ve bunları başarmak için arasız, devrimler... işte, Türk genel devriminin bir kısa diyemi...”

Eminim o “uçurumun kenarında yıktık bir ülke...” diye başlayan o ünlü “diyem”i anımsamışsınızdır.

Atatürk, o sözlerin ardından 12 yılda genç cumhuriyetin ekonomide, dış politikada kat ettiği mesafeyi, devletin yapı taşlarının nasıl şekillendiğini anlatır.

Son yıllarda ne yazık ki CHP kurultayları, ortaya koydukları irade ve yönden çok liderlik yarışları, Parti Meclisi’ne (PM) ve Merkez Yönetim Kurulu’na (MYK) girme çabaları ve farklı hiziplerin kavgalarıyla anılıyor.

Bakalım CHP’nin 37. Toplantısı partiyi yeniden iktidara taşıyacak irade ve tavrın konulduğu bir “kurultay” mı olacak yoksa PM ve MYK için liste yarışlarıyla, hiziplerin kavga gürültüsüyle geçen sıradan bir “genel kurul” mu olacak?

NAZIM VE ABİDİN’İN AYASOFYASI


Türkiye’de solcular bazı kavramları hep dört elle sahiplenmiştir. Bu kavramlar zaman içinde muhafazakarlarca sahiplenilmiş ve sol bunlara karşıymış gibi gösterilmiş.

Örneğin, Filistin’in İsrail’e karşı isyanı, ilk Türkiye’deki sosyalist devrimci gençlerden hep büyük  destek bulmuş. Deniz Gezmiş gibi gençlik önderleri Filistin’e gidip mücadeleye bizzat katılırken, muhafazakar iktidarların döneminde, Ziverbey Köşkü gibi yerlerde Filistinli gençler ile onlara destek veren Türkiyeli devrimciler işkencelerden geçirilmiş.



Ayasofya meselesi de buna örnek verilebilir. Tek parti yıllarında CHP, İstanbul’un fethinin yıldönümlerini kutlamak için dernek dahi kurmuş. 500. Yıldaki etkinliklerde “İstanbul’un manzaraları” isimli bir sergi de açılmış. Nazım Hikmet 1921’de fetih için şiir yapmış, yakın dostu ressam Abidin Dino 500. Yıl Sergisi’ne Ayasofya resmiyle katılmış. Konunun gerçek sahiplerini anımsatmak için o şiirle resmi sizinle paylaşmak istedim: