Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) yeni binasının inşaatını 1997’den bu yana takip ettim. 23 yıl sonra nihayet tamamlandı.

Başkent gerçekten anıt bir esere sahip oldu. Hayırlı olsun.

Bir Ankaralı olarak proje mimarları Semra ve Özcan Uygur olmak üzere, emeği geçen bütün işçilere, mühendislere, temeli kazıldıktan sonra duran ve adeta ördeklerin yüzdüğü bir gölete dönüşen inşaatı ayağa kaldıran ve yüzde 60’a yakın tamamlanmasına önayak olan Ertuğrul Günay’a, inşaat için ikinci kez ihale yapıp ödenek çıkmasını sağlayan Nabi Avcı’ya, 2018’de devraldığı işi 21 ay gibi kısa bir sürede tamamlayan Mehmet Nuri Ersoy’a emeklerinden dolayı teşekkür
etmek lazım.

Dilerim yeni CSO, tarihi CSO binasıyla birlikte Ankara’nın vitrini olur.

Ankaralılar o yerleşkede muhteşem konserler
dinler.

★★★

Bina, temeli atıldıktan 23 yıl sonra tamamlanmıştı ama bu 23 yılın 18’i AK Parti döneminde geçmişti. Haliyle, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşmasında binanın inşaat süresi üzerinden önceki yönetimleri eleştirmesini beklemiyordum.

Ancak Erdoğan, her zaman yaptığı gibi geçmiş yönetimleri suçlayacak bir pencere açtı ve şunları:

“Türkiye’nin üzerine pek çok konuda olduğu gibi karabasan gibi çöken jakoben zihniyetten maalesef Türk müziği de payını almıştır. Milletin değerlerini milletin zevk ve kültürünü gerilik emaresi olarak gören bu anlayış sanat hayatımızın çölleşmesine neden olmuştur. Öyle ki bu ülkede müzik inkılabı adı altında Türk halk ve sanat müziğinin alaturka denilerek yasaklandığı olmuştur.”

★★★

Açılış konserinin programında İstiklal Marşı’ndan hemen sonra, Donizetti Paşa’nın Mecidiye Marşı ile Guatelli Paşa’nın Aziziye Marşı vardı.

Donizetti Paşa, 1826’da, yani 2. Mahmut zamanında (CSO’nun atası) Mızıka-yı Hümayun’ı kuran İtalyan müzisyen Guiseppe Donizetti’dir ve 28 yıl ikinci vatanım dediği İstanbul’da yaşayıp Osmanlı’ya hizmet ettiği için kendisine “Paşa” unvanı verilmiştir. Mecidiye Marşı da Donizetti Paşa tarafından Sultan Abdulmecid döneminde yazılmıştır.

Guatelli Paşa ise 1856’da Donizetti Paşa ölünce Mızıka-yı Hümayun’un başına geçen Callisto Guatelli’dir. O da Donizetti gibi ömrünün ikinci yarısını İstanbul’da geçirmiş ve Paşa unvanı almıştı. Mecidiye Marşı da Aziziye Marşı da çalındıkları dönemde Osmanlı’nın İmparatorluk Marşı olarak bilinmiştir. (İki marşı da youtube gibi platformlardan bulup dinleyebilirsiniz.)

Dinlediğinizde göreceksiniz, ikisi de yerel motifleri taşımakla birlikte klasik Batı müziği tarzındadır.

Anlayacağınız, Erdoğan’ın huzurunda İstiklal Marşımızla birlikte çalınan iki imparatorluk marşı da aslında 2. Mahmut’un başlattığı, Sultan Abdulmecid’in, Sultan Abdulaziz’in, hatta Sultan Abduhlamid’in sürdürdüğü, Erdoğan’ın ise sert bir şekilde eleştirdiği müzik inkılabının ürünleridir.

★★★

Sizce Erdoğan, “Halkı baskıyla zorbalıkla dönüştürebileceklerini zannedenler halkın müzik zevkini değiştirebileceklerine inanmışlardır. Ne zaman ülkemiz bu kültür faşistlerinin tasallutundan kurtulmuş o zaman  Türk kültür ve sanat hayatı canlanmaya başlamıştır” sözleriyle ve “jakoben zihniyet” tanımıyla kimi kastediyor?

İtalya’dan müzisyenler getirip bando kurduran, marşlar besteleten 2. Mahmut’u mu? Kendisini takip eden diğer Osmanlı sultanları Abdulaziz, Abdulmecid ve Abdulhamid’i mi?

Tabi ki değil.

Doğrudan Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i inşa edenleri kastediyor.

Oysa konuşma metnini yazanlar, Google’a ya da Youtube’a girip “Atatürk’ün sevdiği şarkılar” ifadesini arasaydı, karşılarında sadece halk ve sanat müziği eserlerini bulacaklardı.

Son bir nokta daha var:

Erdoğan, konuşmasının bir yerinde Türkiye’nin son 18 yılda kültür, sanat ve edebiyatta da prangalarından kurtulduğunu söyledi. Duyunca şaşırdım, çünkü aynı Erdoğan 2015’ten beri defalarca şu cümleleri kurmuştu:

-“İki alanda, eğitimde ve kültürde hedeflediğimiz noktaya gelemediğimizi üzülerek söylemek istiyorum.”

-“Bu konuda kendimi biraz mahzun hissediyorum. 18 yılda her alanda tarihi hizmetlere imza attığımızı ama eğitim, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.”

-“Fikri iktidarımızı hâlâ tesis edemediğimiz kanaatindeyim”.

Erdoğan, “Cumhurbaşkanı” şapkasıyla “AK Parti Genel Başkanı” şapkasını sık sık karıştırınca hem kendisiyle çelişen cümleler kuruyor, hem Atatürk ile Cumhuriyet’in kurucularına haksızlık ediyor.

Oysa CSO konserinde siyaset yapmasaydı hiçbir şey kaybetmezdi.

Bilakis, toplumun daha geniş kesimlerini kucaklayabilirdi.