Malumunuz, İstanbul’da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın başkanlığında bir korona toplantısı yapıldı ve o toplantıya İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu davet edilmedi. Danışmanı Murat Ongun, İmamoğlu’nun toplantıyı Koca’nın Twitter’da paylaştığı mesajdan öğrendiğini açıkladı.

Bu durum bana ağustos ayında yapılan deprem toplantısını anımsattı. İstanbul’un yüreğini ağzına getiren deprem sonrasında kritik bir toplantı yapılmış, İmamoğlu o toplantıya davet edilmemişti.

Bunlar, rakibine 806 bin 456 oy fark atarak, 4 milyon 741 bin 885 seçmenin oyuyla seçilen İmamoğlu’nun başına gelen ne ilk ne de son ayrımcılık.

Üstelik, mesele sadece Ankara’nın uyguladığı ayrımcılıkla sınırlı kalmıyor, aynı zamanda İBB’nin projeleri her taraftan kısıtlanıyor.

Cumhur İttifakı’nın çoğunlukta olduğu Büyükşehir Belediye Meclisi’nden borçlanma dahil birçok konuda karar çıkaramaması, kamu bankalarının belediyeye kredi vermemesi, AK Partili müteahhitlerin icra daireleri üzerinden yaptığı “ısrarlı” baskıyla kamu bankalarının metro gibi projeler için bulunan kredileri müteahhitlere aktarması bu kısıtlamalardan sadece birkaçı.

★★★

İstanbul 15 milyonluk bir kent.

Avrupa’daki birçok ülkeden büyük.

Bu kentin ve Büyükşehir Belediyesi’nin bu kent açısından önemini en iyi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan biliyordur.

Buna karşın, Erdoğan da yaklaşık 5 milyon insanın seçtiği İmamoğlu’nu dikkate almıyor. Salgın döneminde iki aydan fazla süre İstanbul’da kalan Cumhurbaşkanı’nın bir kez dahi İBB’yle temas kurmaması normal mi?

Merak ettim ve “Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel’le ilişkileri nasılmış? Daha doğrusu Erdoğan’ın İmamoğlu’na yaptığını Demirel Erdoğan’a yapmış mı?” sorularına yanıt bulmak için arşivi taradım.

Merhum Demirel, Erdoğan’ı İBB Başkanı olarak kabul etmiş. Demirel, İBB’yi de ziyaret etmek istemiş, ancak Erdoğan İstanbul dışında olduğu için ziyaret edememiş. Buna rağmen İBB yetkililerini İstanbul Valiliği’ne davet eden Demirel dört saat brifing aldıktan sonra Melen Barajı Projesi’ni onaylamış.

Gazete arşivlerindeki haberlere ve fotoğraflara göre Demirel’in İstanbul’da katıldığı toplantıların çoğunda Erdoğan da protokolde bulunuyormuş. Diplomasi muhabiri olarak bizzat takip ettiğim Habitat Zirvesi de o toplantılardan biriydi ve Erdoğan yine Demirel’in yakınlarındaydı.

Arşivi tararken başka detaylar da dikkatimi çekti.

Biliyorsunuzdur, Erdoğan 1994’te sadece yüzde 25.19 ile başkan seçilmişti. Kendisine oy verenlerin sayısı 973 bin 704’tü. ANAP adayı yüzde 22.14, SHP adayı yüzde 20.3 oy almıştı. Belediye Meclisi’nde Refah Partisi’nin 88, ANAP’ın 64, SHP’nin 21, DSP’nin 20 koltuğu vardı. Buna karşın Erdoğan’ın ilk icraatlarından biri olan İstanbul Nazım Planı İBB Meclisi’nden oy birliği ile çıkmış.

Erdoğan cezaevine girdiğinde Belediye Meclisi’nde ANAP adayı Kemal Özcan 104 oyla seçilmişti. RP adayı Ali Müfit Gürtuna ise 94 oy almıştı. Yapılan itirazlar, üye transferleri Ankara’yı harekete geçirmiş, ANAP lideri Mesut Yılmaz devreye girince de Ali Müfit Gürtuna Belediye Başkanı seçilmişti.

Erdoğan’ın başkanlık döneminde Ankara ile “çatır çatır” kavga ettiği de bir gerçek.

1995 yılının ocak ayında Tansu Çiller’in İstanbul’un en büyük üç sorunundan biri olarak gördüğü Halkalı çöplüğü konusunda Erdoğan’ın Ankara’ya açıktan kafa tutması, Belediye arazörlerinin ve kamyonlarının çöplük yoluna bariyer gibi dizilmesi hafızalardan silinmeyen bir fotoğraf.

★★★

Bu örnekler daha da uzatılabilir.

Erdoğan ve partisi zaman zaman geçmişte baskı görmekten ve dışlanmaktan, büyük bir mağduriyet yaşamaktan söz ediyor.

Erdoğan’ın belediye meclisinde azınlık olduğu dönemde karşılaştığı sorunlarla İmamoğlu’nun şimdilerde karşılaştığı sorunları ve dışlanmayı kıyaslayın, kimin daha çok mağdur olduğunu görürsünüz.

Erdoğan bir şiir okuduğu için cezaevine girdiğinde partisi İBB Meclisi’nde azınlık olduğu halde başkan seçebilmişti. Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen cezaevine giderken Kars Belediyesi’ne doğrudan kayyum atandı.

Erdoğan’ın Halkalı çöplüğü konusunda Çiller’e kafa tutarken yaptıklarını bugün İmamoğlu Erdoğan’a karşı yapsa, başına neler gelirdi kim bilir?

1994’te yüzde 25 oyla seçilen Erdoğan başına gelenlerin yarattığı “mağduriyet” algısıyla siyasette hep yükseldi. Hükümet kendilerine 25 yıl önce yaşatılanı iki üç misliyle yüzde 54 oyla seçilmiş İmamoğlu’na yaşatmayı sürdürürse ortaya çıkacak “mağduriyet” algısının büyüklüğünü ve bunun sonuçlarını siz düşünün!