2023 seçimle-rinin sonucunu milyonlarca genç belirle-yecek. Cumhur-başkanı Tayyip Erdoğan ve partisinin genç nüfustaki oy oranı, genel oy oranlarının yarısına yakın. Yapılan tüm anketler, özellikle AK Parti iktidarı döneminde büyüyen gençlerin AK Parti’den uzaklaştığını gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi bunun farkında ve bu sorunu ortadan kaldırmak için büyük çaba harcıyor, buna karşın başarılı olamıyor.

Örnek vermek gerekirse, Erdoğan’ın üniversitelere giriş sınavı öncesinde gençlerle yaptığı video konferansa ilgi gerçekten büyüktü. Önceki videoları 15-20 bin, maksimum 100 bin izlenirken, o sohbeti 2 milyondan fazla genç izledi.

Ancak, ilginin yoğun olması o yayının başarılı olduğu anlamına gelmiyordu. Youtube yayınlarında yorum ve beğeni belirleyici bir faktördür.

Sınavın ertelenip, tekrar öne alınmasına öfkeli olan gençler, Erdoğan’ın ekibinin olumsuz yorumları engellemek için yayını yoruma kapatmasına tepkiliydi. İkinci tepki nedeni de konferans için seçilen gençlerin sorunlardan çok övgüleri dillendirmesi oldu.

Gençler tepkilerini “dislike-beğenmiyorum” işaretine tıklayarak gösterdiler. Videonun altında 353 bin “beğenmiyorum” işaretine karşın 93 bin “beğeniyorum” işareti vardı.

Konferans T24 Youtube kanalında yorumlar açık yayınlandı. Bin 500’den fazla yorumun büyük bölümü de olumsuzdu. Şöyle yorumlar vardı:

“Kendi ülkesindeki öğrencilerin eleştirilerine dahi katlanamayan bir cumhurbaşkanı, bir dünya lideri”, “yaşlı nüfusu kekle şunla bunla kandırırsınız ama genç nüfusu internetle, kekle asla kandıramaya-caksınız!!!”, “Ee buyurun bizleri de alın o yayına size karşıt görüşlü kimse yok o yayında, sizin kararlarınızı özgürce bizler de eleştirelim.”

Erdoğan ve ekibinin, bu yayın sayesinde gençlerin kendileriyle “ilgileniliyormuş” gibi yapılmasından pek haz etmediğini gördüğünü varsayıyorum. Gençleri kaybetmemek için verdikleri siyasi mesajın da çağa uyum açısından gözden geçirilmesinde fayda var.

SİYASET NOSTALJİSİ


Biz Ankara gazetecilerinin hayatı gerçekten sıkıcı ve renksizdir. Saatlerce siyaset, diplomasi, güvenlik meselelerini konuşuruz.

En renkli sohbetlerimiz Yeşilçam’ın arka sokaklarındaki kahvelerde toplanan figüranların, Cüneyt Arkın, Kadir İnanır, Tarık Akan gibi ünlü aktörlerle yaşadıkları set anılarını konuşmasına benzer. Biz de merhum Süleyman Demirel’i, Bülent Ecevit’i, Necmettin Erbakan’ı, Alparslan Türkeş’i, Turgut Özal’ı, Erdal İnönü’yü, Deniz Baykal’ı, Mesut Yılmaz’ı, Tansu Çiller’i ve en yakın adamlarını anarız. Siyasetçilerin bütün gücüne rağmen, habercilik yaptığımızı, yazdığımız haberlerin, yazıların ses getirdiğini, o güçlü siyasetçilere geri adım attırdığını anımsayıp hisleniriz.

Nostalji sohbetlerimiz genelde “hey gidi günler, adamları beğenmiyorduk ama ne hoşgörülülermiş, ne demokratlarmış, ne gazetecilik yapıyormuşuz” aşamasına gelir ve “hadi kalkalım, yine Yeşilçam’a bağladık” sözüyle kapanır.

Cumartesi gecesi Fox Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk, Hürriyet Ege Temsilcisi Deniz Sipahi, İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan ve 1983’te tek başına iktidara gelen ANAP’ın en genç bakanı Lütfullah Kayalar’la benzer bir sohbetimiz oldu. Seksen ve doksanlı yıllar siyasetinin koridorlarında dolaşıp, nüktedanlıklarıyla, hoşgörüleriyle farklı siyasi görüşteki insanların gönlünü kazanabilen siyasetçileri anlatıp gülüştük. Gecenin sonunda şu özeti
çıkardım:

Siyasette her zaman büyük çekişmeler olurdu ama seçimlerde yenilen liderler ile onların tabanı, seçimden bir gün sonra kazananı kabullenir yoluna devam ederdi. Şimdilerde yenilen taraf büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor, sisteme, siyasete küsüyor. Ülkeyi yönetenleri benimsemekte zorlanıyor.

Siyaseti normalleştirmek isteyen siyasetçiler, “nasıl bu hale geldik” sorusunu sorarak başlayabilirler.

SEÇİM-SİYASETÇİ İLİŞKİSİ


“Seçim olur mu” sorusuna yanıt ararken Lütfü Türkkan seçim ve siyasetçi ilişkisine dair çok güzel bir fıkra anlattı.

Bir siyasetçi Allah’ın rahmetine kavuşmuş. Cemaat tabutu omuzlayıp götürürken siyasetçinin oğlu ağlamaya başlamış: “Bizi bırakıp nereye gidiyorsun baba. Daha seçimlerde aday olacaktın.”

Seçim sözcüğü duyulur duyulmaz tabutta bir hareketlenme olmuş. Siyasetçi belden yukarısıyla doğrulup, oğluna doğru “kaçıncı sıra” diye bağırmış.

Seçim siyasetçi ilişkisi daha iyi anlatılamazdı. Size tavsiyem “seçim olur mu” sorusunu duyunca asla “olmaz” demeyin.