Türkiye, koronavirüsü ile mücadele ederken, siyasette ilginç bir gelişme yaşandı.

27 Mart 2020 Cuma gününü 28 Mart 2020 Cumartesi gününe bağlayan gece 01:27’de yayınlanan Resmi Gazete’de, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan’ın “görevine son verildiği” yazıyordu.

Yakın çalışma arkadaşlarından öğrendiğim kadarıyla yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararı, Bakan için de sürpriz olmuştu. Hatta Turhan’ın bu bilgiyi hepimiz gibi Resmi Gazete’den öğrendiğine dair iddialar da mevcut.

Kararı öğrendikten sonra olayın perde arkasına baktım. Geriye doğru bir sondaj yaptığımda gördüm ki bu görevden alma adeta “geliyorum” demiş.

Bazı kaynaklarım, Mehmetçiğin İdlib’de gerçekleştirdiği operasyon ve sonrasında korona meselesi olmasaymış, Turhan’ın şubat ayında görevden alınmasının planlandığını da
söylediler.

Şimdi gelin, elimizdeki verilerle kremlinologlar gibi bir Beştepe okuması yapalım:

- Turhan göreve başladıktan hemen sonra Ulaştırma Bakanlığı, Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı yapmış Binali Yıldırım’ın bakanlıktaki kadrolarını etkisiz hale getirmişti. Bakanlıkta uzun zaman “işe gidemeyen genel müdürler” dönemi yaşanmıştı. Binali Yıldırım’ın bu konuyu doğrudan hiçbir zaman şikayet konusu yapmadığını biliyorum. Ancak Bakanlıkta yaşananların bilgisi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a gidiyordu. Erdoğan’ın ağustos ayında İstanbul-İzmir Otoyolu açılışındaki net tavrı “bir tercih yapmam gerekirse Binali Yıldırım’dır” mesajını içeriyordu. Zira kendisi Bursa’da, Yıldırım ise Balıkesir’de kurdele kesiyor, daha sonra da ikisi birden direksiyona geçerek otoyolu kullanan ilk iki isim oluyordu. Balıkesir’deki törende başrolün Yıldırım’a verilmesi biraz da “Senin eserin” mesajıydı.

- Turhan’ın başka bir deneyimi, Yıldırım ve Ahmet Arslan döneminde Bakanlıkla iş yapan müteahhitlerle irili ufaklı gerilimler yaşamasıydı. Müteahhitler sorunlarını sürekli Erdoğan’a iletiyordu. Örneğin 26 Aralık 2019 günü yapılan AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı Turhan için çok zor geçmişti. Bazı il başkanları, illerinin sınırında bulunan tünel ve karayolu projelerinin durmasından yakınıyordu. Projeler ödenek ve hakkedişlerin ödenememesi ya da ihaleyi alan şirketlerin kredi bulamaması nedeniyle durmuştu. Benzer şikayetleri Karayolları’na iş yapan Mehmet Cengiz gibi müteahhitlerden de duyan Erdoğan’ın Turhan’a gösterdiği tepki çok sertti. Bir gün sonra, yani “Yerli Oto Tanıtım Toplantısı”nın yapıldığı 27 Aralık 2019’da, Turhan Karadeniz Bölgesi’ne gitmek zorunda kalmıştı. Oysa Ulaştırma Bakanlığı da Yerli Oto Projesi’yle doğrudan ilgiliydi. Bunun nedeni Erdoğan’ın İl Başkanları toplantısında “Kastamonu-İnebolu arasındaki tünel projesi niye durdu, incele rapor ver” talimatını vermesiydi.

- Erdoğan’ın Turhan’a tavrında genel bir olumsuzluk baş göstermişti. Öyle ki Turhan’ın “Trabzonspor inşallah bu yıl şampiyon olacak” açıklaması dahi Erdoğan’ın büyük tepkisini çekti. (Bu bilgi, benzer bir hata yapmaması için Trabzonlu yeni bakanın işine de yarayabilir)

- Turhan’a Beştepe’den korona ile mücadelede pasif kaldığı suçlaması yöneltiliyordu. Ekibi, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Erdoğan’ın korona mesaisi videolarını kamuoyuna sıkça yansıtıyordu. Son olarak Erdoğan’ın Mevlüt Çavuşoğlu ve Fatih Sönmez’le konuşmaları da yayınlanmıştı. Buna karşın salgınla mücadelede büyük rolü olması gereken Turhan’la diyaloğa dair hiçbir video paylaşılmamıştı. Bir kaynağım, videolu toplantının da gergin geçtiğini anlattı. Hatta, umrecilerin kontrolsüz gelişinin faturasının Turhan’a kesildiği de konuşulanlar arasında.

- Son sırada kamuoyuna da yansıyan “Kanal İstanbul ihaleleri” var. Erdoğan projeden taviz verilmemesini istiyordu. Ancak insanlar korona nedeniyle can derdine düşmüşken Bakanlığın “maskeli” ihale yapması çok tepki çekti. Beştepe’de “ihale değil ama zamanlama çok yanlış oldu” görüşü hakim.

Başka veriler/sinyaller de var ama yine yerim kalmadı. Demokratik bir ülkede olsak ya da Turhan demokrat bir yönetici olsa, 13 Aralık 2019 günü Ankara’da meydana gelen ve dokuz kişinin ölümüne neden olan hızlı tren kazasından sonra sorumluluk alıp istifa ederdi. Oysa o müteahhitlerin şikayetleri, parti ve kabine içi çekişmeler nedeniyle bir gece ansızın (karardaki küçük düşürücü ifadeyle) “görevine son verilmesini” tercih etti. Artık ağlamaklı ses tonuyla yaptığı veda konuşmasının hiçbir anlamı kalmamıştı.

Bu güzel örneğin bütün siyasetçilere ve bürokratlara ders olmasını diliyorum.