Büyük şairimiz Nazım Hikmet Ran, 15 Ocak 1902’de Selanik’te doğmuştu. Bugün Nazım’ın doğum günü.

Türkiye’nin sınır güvenliğinin, Boğazların sıkça konuşulduğu şu günlerde, birilerinin “vatan haini” yakıştırmalarına inat,  Nazım’ı yad etmenin en iyi yolunun, yurtseverliğini yansıtan cümlelerini aktarmak olduğunu düşünüyorum.

Günlerden 15 Ağustos 1960.

Yer, Moskova’da Sovyet Barış Komitesi merkezi.

Bir Türkiye heyeti Komite’yi ziyaret eder.

Genel Sekreter Mihail Kotov ev sahibidir. Ruslarla Türkler arasındaki tartışma konusu, Stalin’in 1945’te Boğazları, Kars’ı, Ardahan’ı ve Artvin’i ortak kontrol etme arayışıdır. Ruslar “Stalin haklıydı” deyince, Türk misafirlerden sert karşılık görür. Tartışmanın harareti yükselir.

Nazım da tartışmaya katılır. O sırada orada olan gazeteci Orhan Karaveli, “Tanıdığım Nazım Hikmet” kitabında, Nazım’ın tartışmadaki sözlerini şöyle aktarır:

“Burada Türkiye’nin toprakları konuşuluyor. Her Türk gibi ben de her gram Türk toprağının Türklere ait olduğuna kaniyim. Vücudumdaki 20 kilo kanı bu bir gram Türk toprağı için dökmeye hazırım...”

Yurt sevgisi daha iyi anlatabilir mi?

Kendilerinden olmayanları, özellikle de solcuları kolaylıkla “hainlikle” suçlayan siyasetçilerin, Nazım’ın bu cümlelerini okumalarını öneririm.

Bir CHP klasiği: Delege mi yaman Genel Merkez mi?


CHP, parti içi mücadelenin, yarışların çok olduğu bir partidir.

Yaratılan kargaşa ve kakofoni nedeniyle herkes bu durumu olumsuz bir şeymiş gibi yansıtır ama doğrudan demokrasiye katkısı nedeniyle benim hoşuma gider.

Kurultay süreci, üyelerin mahalle delegelerini belirlemesiyle başlar. Üyeler işin içinde olduğu için en hararetlisi mahalle seçimidir.

Mahalle, ilçe, il derken büyük kurultaya kadar sürer hararetli seçimler.

CHP’de üyelere erişemiyorsanız delegeniz olmaz. Delegeniz yoksa parti yönetimi oluşturulurken, yerel ve genel seçimlerde aday listeleri yazılırken esaminiz dahi okunmaz. Delegeler Genel Başkanların MYK’ya almayı planladığı isimleri Parti Meclisi’ne dahi sokmayacak güçtedir. Bir örnek vereyim:

Ankara CHP’de, ilçe kongreleri tamamlanmış, sıra il kongresine gelmiş.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, büyük ihtimalle tek isimde uzlaşılsın diye Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar’a “Sen Ağabey olarak Ankara Milletvekillerini ve Belediye Başkanlarını topla, kurultay meselesini enine boyuna konuşun” demiş. Yaşar, gerçekten de CHP’de büyük saygı gören “ağabey” diye çağrılan biridir. 13 Ocak’ta Ankara milletvekilleri ile dört başkanı yemekte buluşturdu. Kendisine son durumu sordum.

“Ankara, İstanbul ve İzmir gibi illerde Genel Başkan’ın işaret ettiği aday önemlidir. Sonuçta hangi aday il başkanı olursa olsun bana Ağabey diyecek, bizim ‘şu olsun, bu olsun’ dememiz söz konusu değil” yorumunu yaptı.

Başka CHP’liler ise CHP Ankara İl Başkanı Rıfkı Güvener’in Ankara’yı kazanan il başkanı olarak devam etmek istediğini, Tekin Bingöl gibi bazı eski yöneticilerin desteğini aldığını anlattılar. Diğer taraftan ilçelerde seçimleri genelde Ali Hikmet Akıllı’yı destekleyen listeler kazanmış. Akıllı’yı destekleyenler, (kendisi net bir şekilde aksini söylese de) Yaşar’ın da Güvener’i desteklediğini iddia ediyor ve bu nedenle “yerel yönetimlerden sorumlu yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı dururken, taraf olan Fethi Ağabey’i görevlendirmesi doğru değildi” sözleriyle Kılıçdaroğlu’nu eleştiriyorlar.

Kılıçdaroğlu, AK Parti’nin yaygın olarak başvurduğu “Kurultaylara tek adayla gitme” yöntemini uygulayacağını açıklamıştı. Öyle görünüyor ki Ankara gibi önemli şehirlerde delegeyi görmezden gelip adayı teke indirmek zor olacak.

İzleyip göreceğiz: Delege mi yaman Genel Merkez mi?

Pakdemirli: Koruma meraklısı değilim


13 Haziran günü Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli var diye Adana Havalimanı’nda 30’dan fazla koruma olduğunu yazmıştım. Sayın Pakdemirli telefonla aradı ve toplamda 13 koruması olduğunu, seyahatlerde kendisine 6 korumanın eşlik ettiğini söyledi. Oradaki bütün korumaların kendisine ait olduğunu düşünmemiştim zaten. Belli ki havalimanını dolduran korumaların bir bölümü eski bakanlar Lütfü Elvan ile Julide Sarıeroğlu’na aitti. Geri kalanı da Adana Valiliği tarafından görevlendirilmişti. Pakdemirli, “Yıllardır siyasetin içindeyim. Koruma meraklısı da değilim. Ankara’ya gelince, korumalar karşı çıksa da eşimle arabaya atlayıp kahve içmeye gittik” dedi.