MHP lideri Devlet Bahçeli, “Anayasa Mahkemesi yeni hükümet sisteminin doğasına uygun bir şekilde baştan yapılanmalıdır” dedi ve yeni bir tartışma başlattı.

Kendisi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bir “Parlamenter Sistem” mekanizması olduğunu, yeni sistemin “yüce mahkeme” ya da “yüksek mahkeme” gibi bir yapılandırmayı gerekli kıldığını ifade etse de bu çıkışının AYM’nin son dönemde aldığı “ihlal” kararlarından sonra gelmesi dikkatlerden kaçmıyor.

Geçmişte birkaç kez “Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymuyorum” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da Bahçeli’yle aynı çizgide olması sürpriz olmaz.

Belli ki Cumhur İttifakı 2016 yılından bu yanda ondan fazla kararında vatandaşı haklı, devleti/idareyi haksız bulan AYM’ye, “müdahale edilmediği takdirde bizim için sorun olmaya devam edecek” gözüyle bakmaya başlamış.

★★★

Peki Cumhur İttifakı, TBMM’de dün başlayan yeni yasama yılında AYM’nin yeniden yapılandırılmasını gündeme getirebilir mi dersiniz?

Bence getiremez.

Zira AYM, anayasal bir kurumdur ve yapısının değiştirilmesi için anayasa değişikliği gerekir.

AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı ise hali hazırda anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa sahip değil.

Bir soru daha:

Son dönemde muhalefeti memnun eden AYM kararları ortadayken muhalefetin böyle bir talebe sıcak bakması mümkün müdür?

Doğal olarak değildir.

O nedenle “Bahçeli bu açıklamayı yaptıktan sonra Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değişir mi” diye sorarsanız, tek cevap “mümkün değil” olur.

★★★

Şimdi gelelim olayın başka bir boyutuna.

MHP liderinin çıkışı, uzun süredir AK Parti iktidarında, son üç yıldır da Cumhur İttifakı’nda ortaya çıkan “bize uymuyorsa değiştirelim, uygun hale getirelim” yaklaşımının tezahürüdür aslında.

Unutmayın ki AYM’nin yapısı ilk olarak 2010 yılındaki referandumdan sonra köklü bir şekilde değiştirildi. Yedek üyelik kavramına son verildi.

11 asil, 4 yedek üyesi olan mahkeme, 17 üyeli hale getirildi.

Mahkemede dörder üyeli iki bölüm ve 12 üyeli bir genel kurul oluşturuldu.

Daha önce 65 yaşına dek süren üyeliklere 12 yıl sınırı getirildi.

Üyeliklerin belirlenmesinde Cumhurbaşkanı ve TBMM’deki iktidar çoğunluğu neredeyse tek hakim oldu.

AYM’deki değişikliklerin ikincisi, 16 Nisan 2017 günü yapılan referandumda kabul edildi. İki askeri yargı temsilcisi mahkemeden çıkarıldı ve üye sayısı 17’den 15’e düşürüldü.

Bu süreçte üyeler de değişti ve hali hazırdaki bir üye hariç tüm üyeler AK Parti döneminde atandı. AYM’nin üyeler sayfasına bakarsanız, 2004’te atanan ve bu yıl 65 yaşını dolduran Serdar Özgüldür dışındaki bütün üyelerin 2010 yılından sonra atanmış olduğunu görürsünüz. 13 üyenin 2010 ve 2017’de yapılan anayasa değişikliklerinden sonra, yani AYM’nin yapısı değiştirildikten sonra göreve geldiğini de unutmamak lazım.

Üstelik, o isimlerden altısı bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından atandı ve aralarında Yıldız Seferinoğlu ve Selahattin Menteş gibi Adalet Bakan Yardımcılığı yapmış hukukçular da var.

Mahkeme, Cumhur İttifakı’nı rahatsız eden birçok kararı “oy birliği”yle aldığına göre Erdoğan’ın atadığı altı isim de o kararların altına imza atmış demektir. Hadi öncekiler Gül’ün atadığı isimler. Menteş ve Seferinoğlu gibi Erdoğan’ın bürokratlığını yapmış isimlerin de aralarında bulunduğu altı üye neden imzalıyor?

Demek ki üyeler kararlarını “siyasi” değil “hukuki” referanslara göre veriyor.

★★★

Bakın, bugün iktidarı memnun eden kararlara imza atan Hakimler Savcılar Kurulu (HSK), yarın iktidarı rahatsız edecek birkaç karar alsın, “HSK’nın yapısı değişmeli” seslerini de duyabiliriz.

Başka bir örnek de muhalefete geçen büyükşehirlerde yapılmaya çalışılanlar olabilir. Bugüne dek belediye şirketlerindeki bürokratları başkan atardı, şimdi iktidar “belediye meclisleri atasın” diye diretiyor. Çünkü; İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde Belediye Meclislerinde Cumhur İttifakı çoğunluk. Milletvekilleri muhalefet partilerinden iktidar partisine geçince sorun olmazken, iktidardan muhalefete geçişler sorun olunca “Seçim yasası değişsin, geçişler engellensin” deniliyor.

Mevzuat ve kurumlar, hukuk devletini, demokrasiyi güçlendirmek için değil, iktidarda olanın her daim kazanabilmesi için değiştirilirse neler yaşandığını çok acı deneyimlerle gördük. Türkiye Cumhuriyeti iktidarların “kazanana dek yapıp bozduğu” bir ülke olamaz.

Her zaman söylediğim gibi: Tamir etmesini bilmiyorsanız, bozmayacaksınız.