Uzun yıllar dış haberler ve diplomasi muhabirliği yaptım. Büyük diplomatik krizleri yakından izledim.

Uzun yılların birikimiyle kazandıkları profesyonellikle, Atatürk’ün vasiyeti gereği “yurtta ve dünyada barış” fikrine olan bağlılıklarıyla Türk diplomasi camiasının ve yetenekli diplomatlarımızın sorun çözme başarılarına bizzat şahitlik etmişliğim vardır.

Büyükelçilerimizin, uluslararası krizlerin çözümü için kurulan birçok uluslararası görev gücünde lider olarak seçilmesi boşuna değil.

Diplomasinin tıkandığı zamanlarda ya da emperyalistlerin diplomasiye dahi başvurmadan doğrudan tetiğe basmasıyla başlayan savaşlarda da muhabir olarak görev yaptım.

Çatışma ortamlarında bizzat gözümle gördüğüm bazı manzaralar, hala rüyalarıma girer ve kan ter içinde uyanırım.

Hiçbir askeri çatışma bilmiyorum ki taraflardan biri az ya da çok zarar görmesin, ağır bedeller ödemesin.

O yüzden ne zaman “diplomasi mi savaş mı” diye sorsalar, tartışmasız “diplomasi” derim.

★★★

Türkiye’nin son dönemdeki ekonomik durumunu, sağlık ve eğitim politikalarını, askeri krizlerini çok konuşuyoruz ama ne yazık ki diplomasi camiasına, Dışişleri Bakanlığı’na (namı diğer Hariciye’ye) hiç dönüp bakmıyoruz.

Ülkenin yaşadığı dış politika krizlerinde Hariciye, hep Milli Savunma Bakanlığı’nın gölgesinde kalıyor. Eskiden Dışişleri müsteşarlarının, müsteşar yardımcılarının, önemli başkentlerdeki büyükelçilerin isimlerini ezbere bilirdik.

Şimdi fırkateynlerimizi, hücumbotlarımızı, savaş jetlerimizi, tanklarımızı, obüslerimizi diplomatlarımızdan daha çok görüyoruz.

Bugün Akdeniz’de Yunan fırkateyninin burnunu sürten TCG Kemal Reis gemisini hepimiz biliyoruz ama Dışişleri’ndeki diplomat kökenli bakan yardımcılarının ismini kaç kişi biliyor?

Önceki yıllardaki müsteşarlarından Büyükelçi Uğur Ziyal ve merhum Büyükelçi Deniz Bölükbaşı, 2002 ve 2003 yıllarında ABD ile yapılan Irak müzakerelerinde efsane olmuştu.

Yine eski müsteşarlar Büyükelçi Ertuğrul Apakan ile merhum Müsteşar Büyükelçi Korkmaz Haktanır’ın Kıbrıs müzakerelerindeki performansı destansıydı. Bosna’ya barış getiren Dayton Anlaşması’nın mimarı ABD’li ünlü arabulucu diplomat Richard Holbrooke, Kıbrıs sorunu istedikleri gibi çözülmeyince Büyükelçi Apakan’dan yakınmıştı.

Yıllar önce Uluslararası Deniz Örgütü’nde (IMO) yapılan boğazlar müzakerelerini, Türkiye’nin direnişini emekli Büyükelçilerden Mithat Rende’ye sorun, size anlatsın.

İran’la ve Rusya ile yapılan doğalgaz sözleşmelerinin mimarı Büyükelçi Hakkı Akil’in ismini aradan yıllar geçmesine karşın birçok diplomasi muhabiri hatırlar.

Şimdinin en ünlü büyükelçileri Merve Kavakçı, Şaban Dişli, Egemen Bağış, Ozan Ceyhun gibi “Hariciyeli” değil siyasi kökenli, bir başka deyişle “Alaylı” büyükelçiler.

★★★

Eskiden bir kriz anında doğrudan Dışişleri’ne bakar, yapacakları açıklamayı beklerdik. Bakanlığın sözcüsü de müsteşar yardımcısı seviyesinde olurdu. Şimdilerde, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Milli Savunma Bakanı Hulisi Akar ne diyor ona bakıyoruz.

Geçen gün, bu kadar çok şey yaşanırken “onlar ne yapıyor” diye Dışişleri’nin internet sayfasına göz attım. Dikkatimi son dönemde yapılan açıklamaların başlıkları çekti. Çoğu, başka ülkelerin attığı adımlara ilişkin tepkilerden ibaretti. Mesela Rumlar ve Fransızlar “aksiyon” almış, Dışişleri reaksiyon göstermiş. ABD, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri bir adım atmış, Dışişleri reaksiyon göstermiş. Yunanistan ve Ermenistan aksiyon halinde, Dışişleri onlara reaksiyon göstermiş. Irak, Mısır gibi ülkeler, Türkiye’nin çıkarlarına ters bazı adımlar atmışlar, Dışişleri tepki göstermiş.

★★★

Uzun süre AK Parti’nin dış politikasına yön veren, ancak geçen yıl partiden ayrılarak Gelecek Partisi’ni kuran Ahmet Davutoğlu, hep “reaksiyoner değil aksiyoner dış politika” ve “soft power-yumuşak güç” ile övünürdü.

Şimdilerde ise ne yazık ki “reaksiyoner” bir dış politikanın esiri olduk.

En büyük kozumuz Hariciyemiz ya da diplomatlarımız değil, savaş unsurlarımız, Mehmetçik ve istihbaratçılarımız.

Geldiğimiz noktada dünyayla ilişki durumumuz “değerli yalnızlık”.

Sloganımız ise “herkes bizi kıskanıyor, herkes bizden korkuyor, herkes bize düşman”!

Hayırlara vesile olsun inşallah!