Türkiye’nin 9-10 yıldır ev sahipliği yaptığı göçmenlere “buyurun istediğiniz yere gidebilirsiniz” demesinin üzerinden yaklaşık iki hafta geçti.

Yunan polisi, hemen “300 Spartalı” moduna girdi.

Sosyal medyada paylaşım yapan Yunanistan vatandaşları Zack Snyder’in 2007’de çektiği 300 Spartalı filminden ünlü bir sahneyi kullanarak “Yunanistan binlerce yıldır olduğu gibi yine Avrupa’nın sınırlarını koruyor” yorumunu yaptılar. O sahnede Spartalı savaşçı, kalkanıyla Pers ordusundan bir savaşçıyı tek vuruşlar yere seriyordu.

Modern Yunanistan, (Heredot’un anlattığına göre) 2 milyon 600 bin kişilik Pers ordusuna yedi gün dayanan Spartalılar kadar olamadı. İkinci günden Avrupa Birliği’nden (AB) para ve sınır polisi desteği almak zorunda kaldılar. Üstelik,  ellerindeki silahlar, gaz bombaları, sahil güvenlik botları, mızraklar Spartalıların kalkanlarından ve kılıçlarından daha etkiliydi.

Bütün önlemlere ve kötü muameleye karşın yüzbinlerce göçmen Yunanistan sınırına ve kıyılara akın etti.

Ne kadar göçmenin sınırı geçtiğini merak ediyordum. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bazı rakamlar açıklıyordu ama o rakamların Türkiye topraklarından çıkanlar mı Yunanistan topraklarına girenler mi olduğunu net bir şekilde anlayamıyorduk.

GERİ GÖNDEREMELERİNİ ENGELLİYORUZ

Bu konuyu dün telefonda yaptığımız görüşmede Bakan Soylu’ya sordum. Yanıtı net oldu:

“Yunanistan’a giriş yapanları kastediyorum. Sınırda dedikleri gibi bir ara bölge yok. Çitleri ya da Meriç’i geçince Yunanistan var. Bugüne dek 145 bin kişi geçti. 5  binini gizlice bizim topraklara geçirdiler. Onların da yüzde 90’ı yeniden Yunanistan’a geçti.”

Yunanistan’ın geçenleri geri göndermesiyle ilgili soruları da Bakan Soylu’ya yönelttim. Şu yanıtı verdi:

“Geçenleri geriye bizden gizlice göndermeleri gerekiyor. Birincisi geri gönderme işi uluslararası hukuka aykırıdır. İkincisi bizim de sınırlarımızı korumamız gerek. Yunanistan’a geçmiş biri elini kolunu sallayarak geri gelemez. Bizim özel harekat sınır bölgesine gönderdik. Artık Yunanistan’ın göçmenleri geri göndermesine de geçit vermiyoruz.”

Yakın geçmişte Yunanistan’a geçen yaklaşık 70 bin göçmen, Yunanistan tarafından gizlice Türkiye’ye geri gönderilmiş. Soylu’nun verdiği rakamlar, geri gönderme işinin de büyük ölçüde engellendiğini gösteriyor.

AVRUPA’NIN KENDİSİNE GELMESİNİ BEKLEYECEĞİZ

Bakan Soylu’ya, bundan sonra ne olacağını da sordum. “Öncelikle şunu söyleyeyim” diye başladı ve ekledi:

“Bu bir turnusol kağıdı oldu. Biz dokuz yıldır ailemizde, hastanemizde, okulumuzda bu insanlarla birlikte yaşadık. Hepsinin hedefi Avrupa’ya gitmekti. Şimdi bizden daha zengin olan Avrupa medeniyetine ‘buyurun’ dedik. Biz AB ile imzalanan mutabakatlara harfiyen uyduk, uyuyoruz. Ancak Pakistan’dan Afganistan’dan, Bangladeş’ten, Irak’tan Suriye’den gelen göçmenleri görmezden de gelemeyiz. Rakamlar yakında daha da artacak. Avrupa bunu görmek yerine kafasını kuma gömmeyi, göçmenleri şiddet kullanarak engellemeyi seçiyor.”

Peki şu anda Yunanistan sınırında yaşadığımız görüntüler ne zaman biter? Sorun nasıl çözülür?

En çok merak ettiğimiz soruların başında bu iki soru geliyor.

Soylu, bu soruya da şu yanıtı verdi:

“Biz Avrupa’nın kendisine gelmesini, 18 Mart mutabakatına uymalarını beklemekteyiz. Hadi bizim için vaat edilen vize muafiyetini, gümrük birliği anlaşmasının yenilenmesini, yeni fasıl açılmasını bir kenara bıraktım. En azından göçmenlere karşı kendi medeniyetlerine yakışır şekilde davransınlar. Bu konudaki uluslararası hukuk kurallarına uysunlar.

Bizim için süreç devam ediyor. Taahhütlerimize uyuyoruz. Şimdi sadece bu taraftaki kapıyı açtık. Kimseyi zorla göndermiyoruz.”

BİLEK GÜREŞİNE DEVAM

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Brüksel’de Avrupa Birliği yetkilileriyle yaptığı görüşmelerden somut sonuç çıkmadı.

Öyle anlaşılıyor ki Ankara, Avrupa’yı göç sorununu el ele verip Suriye’de çözme fikrine ve ünlü 18 Mart  Mutabakatı’nın gereklerini yerine getirmeye zorlayacak.

Ankara ile AB arasındaki bilek güreşinin uzaması demek, başta çocuklar olmak üzere göçmenlerin insani koşullarının daha da kötüleşmesi demek.

Dilerim biran önce yeni bir mutabakat sağlanır!

Ortak görüş: Tutukluluk ağır bir yaptırım


Libya’da şehit olan iki MİT mensubunun cenaze törenini haber yaptıkları için tutuklanan meslektaş­larımızın, en zor görevlerde gerektiğinde hayatlarını tehlikeye atan MİT çalı­şanlarının gizliliğini bilerek ve isteyerek ihlal ettiklerini düşünmüyorum. Bu konuyla ilgili TV kanallarındaki tartış­ma programlarında konuşan bir çok yorumcu iki konuda hemfikir:

MİT’le ilgili haberler ko­nusunda medyada bir bilgi eksikliği var

Adli soruşturmada “tutukla­ma” yaptırımı ağır oldu.

Meslektaşlarımızın en kısa zamanda özgürlüğüne kavuş­masını bekliyoruz.