Hep beraber akıl tutulması yaşıyoruz.

Amerikan seçimini bizim seçimimiz gibi anbean ekranlara getiriyoruz.

51 eyaleti ezberledik.

“Arizona’da Joe Biden (Co Baydın diye okunuyor) önde, Georgia’da Biden farkı kapattı, Pensilvanya’da Donald Trump (Danıld Tıramp diye okunuyor) hâlâ önde ama Biden farkı kapatıyor” gibi cümleler kuruyoruz.

ABD’deki başkanlık sisteminde Başkanlık Seçimleri’nin bütün detaylarını biliyoruz artık. Nevada’nın 6, Arizona’nın 11 seçici delege çıkardığını, 270 seçici delege kazananın başkan seçildiğini bilmeyen kalmadı.

Daha da fenası var.

ABD seçimlerinde taraf tutmaya başladık.

Hem de (başta AK Parti tabanı olmak üzere) milletçe büyük kısmımız “Tırampçı” oldu.

Kendi başıma gelen bir örneği aktarmak istiyorum:

İki gün önce berbere gittim.

Biliyorsunuz, berberlerin televizyonlarında genelde spor ya da müzik kanalları açıktır. Müşteriler tıraş olurken maç seyretsin ya da müzik dinlesin diye her halde.

Ancak ben gittiğimde bizim berberde televizyonda bir haber kanalı açıktı.

Berberim Bülent, çırağına “Berkay Deniz abini hazırla” diye seslendi. Berkay o sırada üstüne alınmayıp pür dikkat televizyonu izliyordu. Ben koltuğa oturdum, 15 yaşındaki Berkay’a dönüp “Hayırdır Berkay, Amerikan seçimlerini mi izliyorsun” dedim.

“Evet abi benim adam kazanıyor” dedi.

Sonra aramızda şu diyalog geçti:

-Senin adam kim Berkay?

-Trump, abi.

-Hayırdır sen ne zaman Trumpçı oldun?

-Biden bizi sevmiyor, bizi batırmak istiyor, o yüzden Trump’ı tutuyorum.

Belli ki Berkay da Türkiye’deki milyonlar gibi, Biden’ın Aralık 2019’da bir Amerikan gazetesine verdiği söyleşide söylediklerinden olumsuz etkilenmişti.

O söyleşide ne demişti Biden?

“Türkiye’de muhalefeti destekleyerek iktidarı değiştireceğiz. Darbeyle değil seçimle.”

Muhalefet, farklı cümlelerle tepki gösterse de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için yeni bir “mağduriyet unsuru” yarattığı için Biden’a çok kızmıştı.

İktidar ise Biden’ın başkan seçildikten sonra kendileriyle çalışmak istemediğini açıktan ifşa etmesine öfkeliydi.

Farklı nedenlerle de olsa hem iktidar hem muhalefet Biden’a sert çıkınca Biden Türkiye’nin genelinde bir nefret objesine dönüştü.

Biden iktidara gelirse, Türkiye’de iktidarı devirmeye çalışacakmış gibi pozisyon aldık.

Biden iktidara gelirse dolar lira karşısında zirve yapar, ekonomimiz batar gibi yorumlar yaptık.

Çoğumuz bu yüzden “denize düşen yılana sarılır” misali Trump’a sarıldık.

Trump’ın Türkiye’ye yaptıklarını tamamen unuttuk.

Aynı Trump’ın, Rahip Brunson’ı kurtarmak için 26 Temmuz 2018 günü Türkiye’yi “ekonomisini yerle bir etmekle” tehdit ettiği aklımıza dahi gelmedi.

Temmuz 2018’de 4.85 TL olan dolar kurunun bir ay içinde 6.8 lirayı aştığını tamamen unuttuk.

Yine aynı Trump’ın, 2019’un Ekim ayında Mehmetçik YPG/PKK’ya karşı Suriye topraklarında operasyon başlattığında sosyal medyada şu mesajı paylaştığını anımsayamadık:

“Daha önce de güçlü bir şekilde ifade ettiğim gibi, Türkiye benim harika ve emsalsiz mantığım çerçevesinde sınırı aştığını düşündüğüm bir şey yaparsa, Türkiye’nin ekonomisini tamamen yok ederim. (Daha önce yaptım!)”

Aynı günlerde Trump, Ankara’ya da bir mektup göndermiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’na hitaben şöyle akıl almaz cümleler kurmuştu:

“Eğer bunu doğru ve insani şekilde yapabilirseniz, tarih size olumlu bakacaktır. Eğer iyi şeyler olmazsa sizi sonsuza kadar şeytan olarak görecektir. Katı bir adam olmayın. Foollish (İngilizce-Türkçe sözlüklerde aptal, akılsız, gülünç, ahmak vs. gibi anlamları var) olmayın.

Sizi daha sonra arayacağım.”

Sonrası hepimizin malumu...

Ben bu yazıyı bitirdiğimde dolar kuru 8.52 lira seviyelerindeydi.

Enflasyon can yakmaya devam ediyordu.

Memuru da emeklisi de asgari ücretlisi de işsizi de geçim derdindeydi.

Yandaş müteahhidin bir çırpıda devlete olan 500 milyon liralık borcu siliniyordu, köprüden geçmeyen araçlar için yandaş müteahhide 1.7 milyar lira ödeniyordu ama devletimiz İzmir’de deprem mağdurlarına taşınma ve kira yardımı için 11 milyon lira tahsis ettiği için övünüyordu.

Biz ise sabahtan akşama dek sadece Amerikan seçimlerini konuşuyorduk ve çok şükür yine çoğumuz “Trumpçı”ydık.