15 Ekim tarihli yazımın başlığı “Ekonomide Berat Albayrak Devrimi”ydi. Son sözü de “Devrilmeyi göze almadan, devirmeye kalkışılmaz”dı. “Berat Albayrak Devrimi” tabiri bana ait değildi. Bunu, AKP’ye gönülden bağlı gazeteci R. O. Kütahyalı bir yazısında kullanmıştı.

Burada geçen “devrim”den kasıt, TL’yi, rezerv eriterek zorla değerli tutma politikasından vazgeçilmesiydi. Zaten rezerv de kalmamıştı. Bu olayın üstünden bir ay geçmedi. Yazımın son sözü gerçekleşti. Devrimci Albayrak, devrildi. Bilimde “ilgileşim, nedenselliği kanıtlamaz” (correlation does not prove causality) diye çok iyi anlaşılması gereken bir kavram vardır.

Evet, ekonomide devrim yapmak isteyen Albayrak, bir aydan kısa bir sürede devrilmiştir. Ama bu devrilişin sebebi, illaki onun ekonomide devrim yapma girişimidir denemez. Kaldı ki; Albayrak, ekonomi politikasında son sözü söyleyen kişi hiçbir zaman olmamıştır.

TÜRKİYE’DE ENFLASYON DİNAMİĞİ

İyi okumuş iktisat hocalarımız var. Bunlar “yükselt faizi-düşsün enflasyon” der dururlar. Ne zaman ve nerede enflasyonla ilgili bir konferans verseler veya bir makale yazsalar, dönüp dolaşıp bu “nas’ı” zikrederler. Kanıt olarak da Amerikan Merkez Bankası Başkanı Paul Volker’in 1980’de %13.5’e çıkan enflasyonu, ısrarla yüksek faiz politikası uygulayarak 1983’te %3.2’ye indirmesini gösterirler.

ABD, tek paralı bir ülkedir. Hem tasarruf hem de yatırımlar dolarla yapılır. Yani faiz düştü diye tasarruflar Euro’ya kaymaz. Yüksek faiz, düşük getirili yatırımları caydırır. Yatırım hacmi düşünce, toplam talep azalır. Azalan talep enflasyonu baskılar. Türkiye çift paralı bir ekonomidir. ABD’den farklı bir işleyiş mekanizması vardır. Türkiye’de enflasyonun esas nedeni döviz fiyatlarındaki artıştır.

Döviz fiyat artışı, önce maliyet artışı yoluyla enflasyonu yükseltir, ardından gelirler enflasyona endekslendiği için “ücret-fiyat” sarmalı devreye girer ve enflasyon patlar.

YÜKSEK FAİZ-DÜŞÜK KUR

Faiz artışı Türkiye’de de enflasyonu düşürür. Ama bunu toplam talebi kısarak değil, sıcak para girişini teşvik ederek yapar. Yurda giren sıcak para, döviz arzını artırır. Artan döviz arzı, döviz fiyatlarını sabitler, hatta düşürür.

TL’nin değer kaybı durunca enflasyon da durur. Aynı sonuç faizleri yükseltmeden döviz borcu alınarak da sağlanır. 2003-2009 arasında enflasyon böyle düşmüştür. Ancak bu yolla düşürülen enflasyon, düşük düzeyde kalmaz. Çünkü ucuzlayan döviz (döviz fiyat artışlarının enflasyonun altında kalması) dövizle borçlanmayı kârlı kılar, ithalatı artırır, cari açığı büyütür.

Dış borç stoku büyür. Büyüyen dış borç stoku yüzünden, dış (ve iç) finansörlere dövizle ödenen faizler artar. Akşam olunca sıcak para girişi durur ve döviz kıtlaşır. Kıtlaşan dövizin fiyatı artar.

Fiyatı artan döviz (yani devalüasyon) enflasyona geçiş yapar. Sonunda paradan 6 sıfır daha atılır.

Son Söz: Dış borçtan endişe eden, cari açığı savunamaz.