TÜİK tarafından, 2020’nin üçüncü çeyreğinde Türkiye’nin GSYH’sının (galat olarak milli gelirinin) 2019’un aynı dönemine göre %6.7 büyüdüğü ilan edildi. Bu dönemde milli gelirin arttığı, daha önce yayınlanan sanayi üretim istatistiklerinden belli olmuştu.

Dayanıklı tüketim mallarının satışları gözle görülür bir şekilde yükselmişti. Kredi genişlemesi ve düşük faiz uygulamaları sayesinde yeni ve eski konut talebi hızlanmıştı. Üstelik hesap bazını oluşturan 2019’un III. çeyrek büyüklüğü çok düşüktü. Kısaca, koronavirüs salgınının sebep olduğu yabancı turist sayısındaki düşüşe rağmen bir büyüme bekleniyordu.

Ancak %6.7’lık bir oran beklenmiyordu. Bu büyüme hızı üstüne ben de 3 Aralık 2020’de “İnanılmaz Büyüme” başlıklı bir makale yazmıştım. Bu yazıda esas olarak “Finans ve Sigorta” sektöründeki %41’lik büyümenin neden mümkün olamayacağını açıklamış, ayrıca yatırımlardaki %22.5’lik artışa dikkat çekmiştim.

ALTIN İTHALATI, SERMAYE HARCAMASI (ÜRETKEN YATIRIM) DEĞİLDİR

Büyüme hesabını irdeleyen iktisatçılar, ölçmesi çok sorunlu olan finans ve sigorta sektöründeki büyümenin üzerinde değil daha ziyade “yatırımlar” üzerinde durdular. Sonunda anlaşıldı ki; yatırımlardaki gerçekçi olmayan büyümenin sebebi “altın” ithalatının “yatırım harcaması” addedilmesiymiş.

Altın, ya “para”dır ya da “ham madde”dir. Ama ithal etmek “katma değerler toplamı olan” milli gelirin yaratılış mantığı açısından bir “sermaye (yatırım) oluşumu” (capital formation) değildir. İthal edilen altın, eğer kuyum sektöründe ziynet eşyası yapımında kullanılacak bir metaldir deniyorsa, bu ithalat “stok artışı” olarak hesaba dâhil edilebilirdi.

ALTIN PARADIR

Altın ithalatının yatırım harcaması yerine stok artışı olarak milli gelir hesabına dâhil edilmesi büyüme oranını değiştirmez. Ancak milli gelir değişimlerinin yorumunu çok değiştirir. Tüketim malları, adı üstünde tüketilir.

Tüketim malları üretiminde kullanılan ham maddeler de, ürünler satıldıktan bir süre sonra tüketilir. Yani yok olur. Hakeza makine ve teçhizat gibi yatırım malları da kullanıldıkça eskir ve aşınır. Ancak altın ne tüketilir ne de aşınarak yok olur.

Ülkenin birikimli altın stoku (ithalattan, ihracat düşüldükten sonra kalanlar) milli servettir ve ülkenin “milli döviz rezervine” eklenmelidir. Her zaman dövize çevrilip, ithalatta kullanılabilir. Altın, dolar gibi Euro gibi bir paradır.

Üçüncü çeyrekte
“yatırım harcaması” olarak muhasebeleştirilen altın ithalatı “cari işlemler” bölümünden çıkartılıp “finans ve sermaye hareketleri” bölümüne aktarılmalıdır. Bu da büyüme oranını değiştirmez ama ekonominin gidişatını anlamak bakımından yaşamsal derecede önemlidir. Çünkü bu değişiklik cari açığı küçültecektir. Bu da azalan cari açığın, artan “döviz fiyatına” duyarlı olduğunu gösterecektir.

SON SÖZ: Yanlış tasnif, yorumcuyu; yorumcu da okuru yanıltır.