Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarından anlaşılıyor ki; AKP, ciddi bir dış politika açmazı içindedir. Bir yandan kendi riyasetlerinde bir İslam Birliği kurma, diğer yandan ülkemizi AB’ye sokma arzusundadır. Bırakın bu iki hedefin esasta çelişik olduğunu bir yana, bunların ikisi de gerçekleşmeyecek projelerdir. Farklı ulusların (Milli Görüş dilinde kavimlerin) belli bir din çatısı altında birleşip “tek millet” olarak hareket etmesi muhaldir. Hristiyanların veya Budistlerin “tek millet” olmadığı bir dünyada tek bir “İslam Milleti”ne (Nation of Islam) yer yoktur. Hele hele böylesi bir “İslam Birliği”nin hâlâ Halifelik rüyası gören Türk Devleti’nin yönetiminde oluşmasını, hiçbir Arap kabul etmez. Haçlı Seferleri 1272’de bitmiştir. Birinci ve İkinci Dünya Harpleri, Hristiyan uluslar arasında cereyan etmiştir. İslam ve Hristiyanlık arasında değil. Japon-Çin savaşları da Budistler arasında olmuştur.

BOKO HARAM, DAEŞ, EŞ ŞABAB, EL KAİDE, HAMAS VE DİĞERLERİ

İslam’ın vitrininde İslami terör örgütleri oturmaktadır. Terör, tedhiş yani dehşete düşürme demektir. Terörün amacı, karşı tarafı korkutarak ona isteklerini kabul ettirmektir. Radikal Müslümanlar ve özellikle İslami terör örgütleri, “Dâr-ül-Harp” (Savaş Alanı) ilan ettikleri gayrimüslim ülkelerde yaşayan insanları söylemleriyle ve eylemleriyle korkutmakta çok başarılıdır.  Yarattıkları korkunun adı da “İslam-o-fobi” yani İslam korkusudur. Ama gayrimüslim ülkeleri “Dâr-ül İslam” haline getirmede başarılı değiller. Tam tersine kendi ülkeleri Dar-ül Harp olduğu için Müslümanlar “Dar-ül İslam” diye gayrimüslim ülkelere sığınmaktadır. “İslam barış demektir, İslam ile terör bir araya gelmez” dense de İslam, çoktandır terörü çağrıştırmaktadır.

AKP’NİN İZLEYECEĞİ TEK YOL LAİKLİĞE SAHİP ÇIKMAKTIR

Eğer AKP, Türkiye’nin geleceğini Avrupa Birliği içinde görüyoruz diyorsa, yapacağı ilk şey laikliği içselleştirmektir. Laiklik, AB ile Türkiye’nin yegane ortak paydasıdır. Ancak bu ortak payda, “herkesin dini kendine” veya alelıtlak “din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması” diye tanımlanan şey değildir. En kısa tanımıyla laiklik “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyebilmektir. Burada geçen ilim kelimesi “İlim Yayma Cemiyeti”nin yaymaya çalıştığı İslami malumat değil, bilim ve fendir. Hayat ise, hem kişisel, hem de toplumsal yaşamı kapsar. Laiklik, bu dünyada yaptıklarından dolayı, öbür dünyada Tanrı’ya değil, öncelikle “bu dünyada” topluma hesap vermeye razı olmaktır. Buna ilaveten ahrette Tanrıya hesap vermeyi de kabullenmek laiklikle çelişmez. Bu dünyada hesap verme yükümlülüğünü vicdanında hissedip, gereğini yapmayanlar, istedikleri kadar dinsiz veya tanrısız olsunlar, laik değildir. Eğer AKP, böylesi bir zihniyet reformunu gerçekleştirebilirse, hem Türkiye’nin AB yolunda ilerlemesini sağlar, hem de medeniyete susamış İslam halklarının rol modeli olur.

Son söz: Laiklik, dindarlıktan külfetlidir.