“Tercüme-i hal” ya da “hal tercümesi” bir kişinin bugünkü halini, geçmişini de kapsayacak şekilde anlatan metin demektir. Türkçe sözlüklerde bu deyimin eş anlamlıları, öz geçmiş, biyografi, CV (curriculum vitae) olarak yer almaktadır. Deyim “tercüme” (çeviri) fiilini içermektedir. Demek ki, anlatanın diliyle dinleyenin dili arasında bir fark vardır. Bu farkı ortadan kaldırmak ve “kişinin niteliğini” anlaşılır hale getirmek için tercümeye yani bunu yapacak bir tercümana ihtiyaç vardır. İşin içine tercüman girince, bu sefer de ister istemez metnin içeriğini, tercümanın bakış açısı etkilemektedir. Bu bakımdan bir ülke veya dünya ekonomisini anlatan her metin gerçekte bir “tercüme-i hal”dir. Sayısal veriler ve grafikler, tercümanın yorumuyla ete kemiğe bürünür. Aynı veri setine bakarak, iki farklı hikâye anlatmak mümkündür. Bunu da doğal karşılamak gerekir. Canınızı fazla sıkmayın.

TÜRK EKONOMİSİ ÇİFT PARALIDIR

Ben, bugüne kadar “çift paralı (dual currency) ekonomilerde para politikası” başlıklı bir makale okumadım. Muhtemelen vardır. Şimdilik “çift paralı” ekonomileri yorumlayan tek garip kişi benim. Boğaziçi Üniversitesi iktisat profesörlerinden arkadaşım Burak Saltoğlu da “çift para” kavramını irdelediğini söyledi. Bir ekonomi, şartlar zorlamadıkça çift paralı hale gelmez. Eğer bir ülkenin “ulusal para birimi” dört fonksiyonlu olma özelliğini kaybederse, Asaf Savaş Hoca’nın tabiriyle “dandik para” olur. Çetin Altan ustamız da eski “Türk Lirası”nı, işhanlarında kullanılan ve sadece o handaki çay ocağında geçen plastik “çaycı markası”na benzetirdi. Tabiat boşluk kabul etmez diye bir kural vardır. Türk parasının Osmanlı’dan beri “ölçü birimi”, “tasarruf aleti” ve “uzun vadeli borçlanma akçesi” olma fonksiyonları zayıftır. Bu boşluğu “döviz”  (dolar veya Euro) doldurmaktadır.

FİYAT İSTİKRARI VE FİNANSAL İSTİKRAR

2011 yılında “cari açık” milli gelirimizin %10’una ulaşınca Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, “Fiyat istikrarını sağlamanın yanında bir de finansal istikrarı koruma hedefimiz vardır” dedi. Bunun tercümesi “Bu kadar yüksek cari açık, günün sonunda fiyat istikrarını da berhava eder” demekti. Ancak Başçı da yüzde 5 cari açık sürdürülebilir yanılgısına düştü. Babacan’la birlikte “5-5-5” (büyüme, enflasyon ve cari açık oranları) diye bir başka tutarsız hedef seti ortaya koydu. Gelelim günümüze: Ekonomi Çarı Dr. Berat Albayrak, son konuşmasında “finansal istikrar” kavramını tekrar gündeme getirdi.  Bazı iktisatçılar bunu “Çari dengeyi korumak için döviz fiyatı artsın istiyor” diye tercüme ettiler. Bu tercüme doğrudur. Ama biliyoruz ki; döviz fiyatı artınca enflasyon da artıyor. Onu da hiç kimse istemiyor. Peki, ne oluyor? Başta Türkiye ekonomisini “tek para birimli” varsayan yurdum iktisatçıları olmak üzere tüm piyasa aktörleri hep bir ağızdan “Dışarıdan para girişi olmadan, bu açmazdan çıkamayız” türküsünü söylemeye başlıyor.

Son söz:  Batıranı dış borç olanın, kurtaranı dış borç olmaz.