1970’den 1980’e kadar Türkiye’de ne mevduatın ne de kredinin pozitif reel faizi olmamıştır. Hatta bu durum bir iki yıl hariç 1970 öncesini de kapsar dense hata yapılmış olmaz. Yani nominal (kağıt üzerinde görülen) faizler hep enflasyonun altında kalmıştır. Bu yüzden “eksi reel faiz” ile bankadan kredi almak bir girişimci için başlı başına bir kâr kaynağı idi. Banka müdürlerinin burnundan kıl alınmaz, reel sektör firmaları yıl sonlarında onlara kıymetli hediyeler yollardı. O yıllarda bankalar, mevduat toplama yarışı içindeydi. Gazetelerde banka reklamlarından geçilmezdi. Bankalar mevduat sahipleri arasında piyango tertip eder, kurada kazanana apartman katı hediye ederdi. Çünkü mevduat sahipleri, bankaya 100 lira yatırır vade sonunda reel olarak 90 lira alırdı. Garibim hane halkı da “bankadan ev çıkacak” diye parasını bankaya yatırırdı. Bankaya tevdi edilen para gerçekte artmıyordu. Yani “riba/artış” yoktu, dolayısıyla “faiz” yoktu. İslami ekonomi yürürlükteydi (?).

PARA FAİZSİZ, DÜKKAN KİRASIZ

O yıllarda, güzel yalnız ülkemizde, Süleyman Demirel’in tabiriyle, bankaların yanında bir de “organize olmamış” para piyasası vardı. Anadolu’da zahire ticareti görüntüsünde “murabaha” (malı peşin para ile alıp, aynı malı aynı kişiye vadeli satma) yoluyla bankerlik/tefecilik yapılırdı. İstanbul’da da işletme finansmanında “para faizsiz-dükkan kirasız” modeli uygulanırdı. Bu modele göre, krediye ihtiyacı olan bir tacir, sahibi olduğu dükkanı başka bir tacire kullanması için tahsis eder ama kira almazdı. Buna karşılık “kira ödemeyen kiracısından” belli miktarda bir nakit parayı faizsiz olarak ödünç alırdı (Vergi işine kafayı takmayın, her şeyin bir yolu vardır). Böylece tacir, vermesi de günah olan faizi ödemeden kredi almış olurdu. Sultanhamam, Eminönü ve Sirkeci semtleri Londra’nın “City”si gibiydi. Buralar, hem para, hem döviz hem de sermaye piyasalarıydı. Ünlü banker Kastelli’in ofisi de buradaydı. Dördüncü Vakıf ve Doğubank iş hanları merkez binalardı. Zaten Osmanlı zamanında da “borsa” da bu semtteydi. O sebeple yemekleri pek güzel olan “Borsa” lokantası da Sirkeci’deydi.

DÜNYADA SIFIR FAİZ DÖNEMİ

Çok uzun yıllardır mali yapıları en sağlam olan iki ülkede, yani Japonya ve İsviçre’de mevduat faizi reel olarak sıfır, hatta eksidir. Kredi ve tahvil faizi de çok düşüktür veya yoktur. 2009 krizinin enkazı tam kalkmadan 2020’de Koronavirüs belası dünya ekonomilerinde bir “ani duruş” a (sudden stop) sebep oldu. Bu krizde kök sorun parasal değil, biyolojikti. Ama herkes ekonomi çarklarının tekrar dönmesi için, gözlerini hükümetlere ve merkez bankalarına çevirdi. Onlar da sisteme sınırsız ve (İslami kaygıyla olmasa da) reel faizsiz para şırınga ettiler. Çünkü ellerinden gelen buydu.

Son söz: Kök sebep kalkmadan, dallanmış sorunlar çözülmez.