“Kapitalizm” sözcüğünü iktisat diline, 1867’de komünizmin fikir babası Karl Marx yerleştirmiştir. “Her şey zıddı ile kaimdir” ilkesine göre Marx, komünizmi bir şeyin zıddı olarak konumlandırmak zorundaydı. Onun için tasarladığı “yapay sistemin” neyin zıddı olduğunu tek bir kelimeyle anlatmak istemiş ve evrimle mevcut sisteme “kapitalizm” demiştir. Kapital, kapitalist ve daha sonra “kapitalist üretim tarzı” sözcük veya deyimleri uzun süredir kullanılıyordu. Ama bir ekonomik sistem adı olarak kapitalizm yoktu. Çünkü kapitalizm diye “komünizm/sosyalizm” benzeri tasarlanmış dört dörtlük bir “man made” sistem o gün hiç yoktu ve bugün de yoktur. Kapitalizm bir ideoloji değil, doğal bir iktisadi yaşam tarzıdır. Sürekli gelişir ki, bu gelişimin bir kısmını Marx ve onun hocası Engels’e borçludur.

KAPİTALİZM UHREVİ BİR AHLAK VE DÜNYEVİ BİR HUKUK DÜZENİ İSTER

Nobel ödüllü Milton Friedman 1962’de “Kapitalizm ve Özgürlük” (Capitalism and Freedom) üzerine yazdığı makalesinde “Kapitalizm, siyasi özgürlüğün gerek şartıdır ama yeter şartı değildir” demiştir. Burada kullanılan “siyasi özgürlük” deyimi “bireysel özgürlük” bağlamındadır. Siyaset insanlar tarafından yapılır. Dolayısıyla tanım icabı siyasi özgürlük, bireylerin siyasi özgürlüğüdür. Bireylerin özgür olmadığı bir ortamda zaten siyasi özgürlük söz konusu değildir. Kapitalizmi savunmak, kapitalist kişilerin girişim ve mülkiyet hakkını savunmakla başlar. Mülkiyet ve girişim hakları kısıtlanmış, hatta elinden alınmış kişilerin bulunduğu bir toplumda bireylerin siyasi özgürlüğü de kısıtlıdır. Bu kısıtlama sadece mülkü olanları değil, mülkü olmayanları da kapsar. Bu yüzden siyasi özgürlükleri kısıtlayarak iktidarlarını sürdürmek isteyenler, işe kapitalizmi tahrip etmekle başlar.

DEVLETİN GÖREVİ, REKABET ORTAMINI KURMAK VE KOLLAMAKTIR

Soru: Eğer Türkiye’de, devletin para/kredi destekleri olmasaydı bugün bu kadar çok iktidarı destekleyen gazete, televizyon ve özellikle “gazeteci” ortaya çıkar mıydı? Hayır! AKP, bunu rekabeti yani kapitalizmi tahrip ederek başarmıştır. Basın, fıtratı icabı muhaliftir. İktidar yanlısı basının çoğunlukta olması hayatın doğal akışına aykırıdır. Aynı şekilde kamu bankalarının sürekli sermayeden yiyip, yıl sonunda devletten sermaye desteği alması da bankacılıkta rekabeti yani kapitalizmi bozmaktadır. Geçenlerde kamu sigorta şirketleri birleştirildi. Rekabet açısından bu birleşmenin hukuki irdelemesi yapıldı mı? Korkarım bu yeni birleşik sigorta şirketi, sigorta endüstrisinde rekabeti bozacaktır. Bir başka facia:  Bireysel emeklilik fonları düşük maliyetle özel sektöre kredi olarak kullandırılacakmış. Bireysel emeklilerin yatırdıkları paralarının getirileri azaltılmadan, bu kaynaktan verilecek kredilerin faizi düşebilir mi? Bu toplamı sıfır olan bir denklik değil mi? Fiyat mekanizması nasıl işleyecek? Kapitalizm bir darbe daha aldı.

Son söz: Saatini kıran, saatin kaç olduğunu bilemez.