Yüz defa dinleseler de insanlar “reel faizi” kavrayamıyor. Hesabı anlıyor ama bilincine varamıyor. Reel faizi kavrayamayanlar kümesinin içinde garip ama başta iktisatçılar, muhasebeciler, iş adamları, siyasetçiler hatta ekonomi yazarları da bulunuyor. Muhtemelen faizle ilgili ezberleri bozulacağı için anlamak istemiyorlar. Çünkü “reel faiz” o kadar da karmaşık bir kavram değil. Hazine ve Maliye Bakanı, iktisat doktoru Berat Albayrak, “2002 yılında toplanan her 100 lira verginin sadece 14.3 lirası hizmet için harcanırken, artık (kendi dönemini kastediyor) 100 liranın 85.21 lirası hizmet için harcanıyor” demiş.

ENFLASYON HEM FAİZİ HEM DE ANA PARAYI AŞINDIRIR

Berat Albayrak kadar eğitimli ve deneyimli ve üstelik emrinde yüksek nitelikli danışmanları olan bir kimsenin, kamu bütçesi tahlilinde “reel faiz” yerine “nominal faizi” kullanmasını yadırgıyorum. Çünkü onun, aradaki farkın önemini bilmemesi mümkün değil. Herhalde “iktisaden yanlış” olsa da siyaseten “doğru” konuşuyor diyelim.

Önce reel faiz bulma formülünü yazayım: (1+faiz/1+enflasyon)-1= Reel faiz. Sıkça yapılan yanlış ise reel faiz hesabını, cari fiyatları “deflatöre” (tartılı enflasyon) bölerek sabit fiyata indirgemeyle karıştırmaktır. Sabit fiyata indirgemede, enflasyonun anaparayı aşındırması hesaba katılmaz.

Bir örnekle reel faizin hesabının nasıl yapıldığını görelim. Afişe faiz (mesela 1 yıllık devlet tahvili faizi) yıllık %15 olsun. Faizin işlediği (tahakkuk ettiği) 12 aylık aynı dönemde de enflasyon %12 olarak gerçekleşsin. Bu durumda reel faiz: (1+0.15) bölü (1+0.12)= 1.027 eksi 1 =2.7 olur. Yani %+2.7’dir.

Afişe (nominal) faiz %15 iken, enflasyon %15 olarak gerçekleşirse reel faiz sıfır; eğer enflasyon %18’e çıkarsa reel faiz “%-2.5” olur. Enflasyonun yükselmeye başladığı yıllarda reel faiz artan oranda hep eksi çıkar.

Nitekim 2002’de (2020’de de) ödenen reel faiz eksidir. Yani söylenenin tam tersine 2002’de bütçe gelirlerin yaklaşık %95’i hizmetlere harcanmıştır. Kalanıyla da faiz değil, kamu borcunun anaparasının küçük bir kısmı geri ödenmiştir.

Enflasyonu düşürmek için faizlerin yükseldiği yıllarda ise reel faiz yüksek hatta çok yüksek çıkar. Buna en iyi örnek 2003-2009 arası Türkiye’dir.

NEGATİF REEL FAİZ SERVET VERGİSİDİR

25 Ekim 2001’de Maliye Bakanlığı 2001/59 sayılı bir “vergi sirküleri” yayınlamıştı. Buna göre şahısların faiz gelirlerinin matrahı, enflasyona (yeniden değerleme oranına) göre düzeltilecek ve vatandaştan sadece kazandığı “reel faiz” üzerinden vergi alınacaktı.

Yani devlet, ödediği faizin tamamının mükellef için “faiz geliri” olmadığını kabul ediyor ve ondan “gelir vergisi” almıyordu. Yoksa servet vergisi almış olurdu. Pratik sebep ise başka türlü iç borçlanma yapamamasıydı. Devletin, alan kişi için “gelir” kabul etmediği bir faiz, ödeyen devletin kendisi için “gider” olamaz.

Son söz: Yanlış hesap, yapanı da yanıltır.