Bu yazı, geçen perşembe yayınlanan aynı başlıklı makalenin devamıdır. Perşembe günkü yazıda çok fazla sayıya yer vermişim. Okurlarım “Bir yazıya bu kadar rakam koyma; bu yüzden ‘ana tema’ anlaşılmıyor” diye ikaz etti. Uyardıkları için kendilerine teşekkür ederim. Bu ikinci yazıyı “ana temayı” vurgulamak için yazıyorum. Bu birinci açıklamamdır. İkinci olarak bir düzetme yapayım. Daha önce güney ve kuzey olarak bölünmüş ve harpten sonra “yeniden birleştirilmiş” şimdiki Vietnam’ın nüfusu bugün 58 değil, 96 milyondur. Önceki yazıda yaptığım yanlışlık için özür dilerim.

PASİFİK ÜLKELERİ SINIF ATLADI

En az 200 yıldır dünya yüzündeki ülkelerin gelişmişlik sıralaması fazlaca değişmemiştir. Mesela 1800’lerde de Almanya, Fransa, İngiltere ve Amerika her bakımdan kalkınmış ülkelerdi. Daha doğrusu bu ülkelerde yaşayan insanlar; kamu yönetimi, dış siyaset, ekonomi, bilim, kültür, sanat, askeri güç, şehir planlaması, mimari, denizcilik, teknoloji ve benzeri “gelişmişlik” kıstaslarına göre dünyanın geri kalan toplumlarından (mesela Osmanlı’dan, Hindistan’dan, Rusya’dan veya Latin Amerika’dan) daha ileriydi. Bugün de böyledir. Bu sıralamada münferit iniş çıkışlar bir yana bırakılırsa en büyük değişiklik Pasifik Kuşağı’nda olmuştur. Bugün başta Japonya olmak üzere, Tayvan (Milliyetçi Çin), Singapur, Güney Kore ve 1.4 milyarlık nüfusuyla dev ülke kıta Çin’i artık “az gelişmiş” ülke değildir. Birçok bakımlardan Avrupa’nın “büyük devletlerini” sollamışlardır.  Henüz yolun ortasında olsalar da Çin-Hindi diye bilinen Güney Asya ülkeleri de “Pasifik Kalkınma Modeli” diye adlandırılabilecek “ihracata dayalı cari açıksız büyüme” yöntemiyle “istikrarlı” bir şekilde kalkınmaktalar.

ASYA MALİ KRİZİ BİR DÖNÜM NOKTASI OLMUŞTUR

1997’de önce Pasifik ülkelerinde daha sonra Rusya’da ciddi bir “mali kriz” ve pek tabii onu takiben ekonomik kriz yaşandı. Bu kriz Asya Kaplanları denilen Tayland, Endonezya, Malezya, Filipinler ve kısmen de Güney Kore’yi vurdu. Hatta bu krizlerin yarattığı “tsunami” Türkiye sahillerine ulaştı. Türkiye de meşum 2001 krizine girmekten kendisini kurtaramadı. Doğu Asya Mali Krizi’nden Çin, Tayvan, Vietnam ve Singapur az etkilendi. Çünkü bu ülkelerin “sıcak para” ile biriktirilmiş dış borcu yoktu. Olmadığı için de bu ülkelerden:

Ani ve/veya büyük para çıkışı cereyan etmedi.

Dolayısıyla finansal sektörde para miktarı azalmadı.

Bu sayede reel ekonominin çarkları aksamadan dönmeye devam etti.

Sanayi dış piyasalara hitap ettiği için toplam talep fazla düşmedi.

Ulusal paraları “rekabetçi” düzeyde olduğu için değer kaybetmedi.

Ulusal paraları değer kaybetmediği için enflasyon oluşmadı.

YÜKSEK TEKNOLOJİ ÜRÜNÜ İHRACATI

Pasifik Kalkınma Modeli, “çok ithalat, çok ihracat” demektir. Dış piyasalara hitap edecek yüksek teknoloji ürünleri ancak yüksek teknoloji girdilerle üretilir. İthalattan korkmamak gerekir. Yeter ki; ithalattan daha fazla ihracat olsun. Bizde uygulanmak istenen “ithal ikamesi” ile de cari açığı sıfırlamak mümkündür. Ama bu yöntem, hem üretilen malların kalitesini düşürür hem de ekonominin büyümesiyle değil küçülme ile sonuçlanır.

Son söz: İç pazar yoktur, tek pazar vardır; o da dünya pazarıdır.