Tahmin ediyorum bu başlığı okuyanların çoğu “Doğru, gerçekten bunları (?) yola getirmek için sopa lazım” demiştir. Bu onayı verirken de sopanın kendi veya kendisi gibi düşünenlerin elinde olacağını varsaymıştır. Yoksa kimse, özellikle sopa atmayı onaylayanlar, sopa yemeğe meraklı değildir. Sopa lazımdır demenin sakıncası, sopanın karşı tarafın elinde olmasını da meşru kılmasıdır. Sopa denince aklıma ABD’nin 25.Başkanı Theodore Roosevelt’in (1858-1919) “Yumuşak konuş ama elinde daima kalın bir sopa olsun” (Speak softly, but always carry a big stick in your hand) öğüdü geldi.  T. Roosevelt’in ilk önemli görevi “rüşvet ve yolsuzluğa gark olmuş” New York polisinin başına geçerek bu teşkilatı olabildiği kadar temizlemek olmuştur. Harvard mezunu Hollanda asıllı iriyarı bir adam olan “Teddy”, Rus-Japon savaşını sona erdiren arabulucu rolüyle 1906 yılında Barış Nobel’ini almıştır. T.Roosevelt’in “Elinde kalın bir sopa olsun” sözünü yorumlayanlar, bunun “Karşı çıkanı sopala” anlamına gelmediğini söyler. Onlara göre bu söz “Elinde yaptırım gücü varsa, sert konuşmana gerek yoktur” demektir.

KURTAR BİZİ DEVLET BABA

Koronavirüs salgını çok kötü oldu. Bu virüsün yayılmasını önlemek için alınan “hareketi kısıtlayıcı önlemler, bereketi de kısıtladı”. Bu yüzden, küresel iktisadi sistem ciddi bir çöküntüye uğrama riskiyle karşı karşıyadır. Bu da uzun bir süredir “En iyi devlet, en küçük devlettir” hedefine doğru yol alan liberal düşüncenin sakatlanmasına yol açmıştır. Dünyanın her yerinde “En iyi devlet, en büyük devlettir” benzeri sosyalist söylemler itibar kazandı. Kriz yüzünden sıkıntıya giren bireyler ve firmalar, sanki devlet milletin dışında bir varlıkmış gibi, ondan kendisini koruyup kollamasını talep eder oldu. Devlet, milletin sahip olmadığı imkânlara sahip değildir. Çünkü devletin sahibi millettir.  Milletin devletten yardım istemesi, aslında milletin milletten para istemesidir. Bu toplamı sıfır olan (zero sum game) bir oyundur. Milletin “Kurtar bizi devlet baba” diye yakarması, devlet denen örgütün, daha doğrusu kendini devlet sanan şahısların eline “kalın bir sopa verip” kayıtsız şartsız teslim olmayı önermesi demektir.

ŞAHSIN KÜÇÜK SİHİRLİ DEĞNEĞİ

Tekrar edeyim. Devlet su kuyusu değil, bir emme-basma su tulumbadır. Su kuyusu milletin kendisidir. İster içte para yaratarak, ister dışarıdan borç alarak para dağıtmaya başlayan devlet, “millete yeni bir toplumsal sözleşme” imzalatıyor demektir. Bu “yeni sözleşme” milli gelir ve milli servetin bugün ve yarın nasıl dağıtılacağını düzenleyecektir. Çünkü hiçbir şey yoktan var edilemez. Bu cebirsel bir ilişkidir. Çok dikkat edilmesi gereken husus, bu yeniden dağılımın eş-dost kayırmaya yol açmamasıdır. Devletin elinde herkese bol para vermeye yetecek büyüklükte bir “sihirli sopa” yoktur. Ama yetkili şahsın elinde eşi dostu ihya etmeye yetecek bir “sihirli değnek” vardır.

Son söz: Para ne kadar büyükse, yolsuzluk o kadar çok olur.