Bu ülkede ileride başının ağrımasını istemeyenler, yaptıkları her işi “kitabına uydurur.” Maalesef işi kitabına uydurmakta en sık istismar edilen kurum da vakıftır. Benim anlayışıma göre vakıfları ancak “vakfeden” varlıklı gerçek kişiler kurabilmelidir. Vakıf “alma değil, verme” müessesesidir. Bakanlıklar, belediyeler, üniversiteler, bankalar, ticari firmalar veya silahlı kuvvetler vakıf kuramamalıdır. Ama yasa izin verdiği için, en çok vakfı da, benim “kuramamalı dediklerim” kurmaktadır. Bakanlıkların, kamu kuruluşlarının, üniversitelerin, sahipleri gerçek kişi olan özel tüzel kişilerin vakıf kurmasının esas sebebi, Sayıştay denetimi dışında çıkmak veya vergiden kaçınmaktır.

OSMANLI’DA VAKIF

Osmanlı’da “Can Allah’ın, mal padişahın” diye bir söz varmış. Yani padişah, isterse herkesin malına el koyabiliyormuş. Helal veya haram yola ve çoğu zaman padişahın lütfuyla zenginleşen insanlar da kendilerini ve mirasçılarını bu “tehlikeden” korumak için, “mülklerini ve mülkün gelirlerini” dinsel ve toplumsal bir amaca hizmet için kurdukları bir “vakfa” bağışlarmış. Bu arada ailenin geçimi için de “mahfuz hisse” ayırmayı ihmal etmez, vakfın yönetimi de “ekber evlada” bırakırmış.

AYASOFYA CAMİİ, MÜZE OLMAKTAN NASIL ÇIKARILDI

Ulema, “vakfedilen mülkler, Tanrı’nın mülkü haline geldiğinden” ne padişahın ne de herhangi bir makamın bu mülklere el koymaya veya mülklerden kaynaklanan gelirlerin tahsis amacını değiştirmeye yetkisinin olamayacağına hükmedince, iş “kitaba” uymuştur. Ayasofya’nın sahibi dün Osmanlı, bugün ise Türk devletidir. Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı Devleti’nin başı olmasının verdiği yetkiyle, şartlar onu gerektirdiği için, şahsi malı olmayan Ayasofya’yı camiye dönüştürmüştür. Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Atatürk de gördüğü lüzum üzerine, Ayasofya’nın müze olmasına karar vermiştir. Bugün de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu müzeyi cami haline dönüştürme yetkisi vardır. Bunun için Danıştay’a gitmeye gerek yoktu. Çünkü olay, Danıştay’ın yetki alanına girmezdi. Danıştay bu başvuruyu reddetmeliydi. Ama Danıştay “şartlar onu emrettiği için” durumdan vazife çıkarmış ve “Atatürk’ün aldığı karar, Fatih’in vakfiyesine aykırıdır” diyerek müzeye dönüşümü iptal etmiştir. Böylece hem Başkan Erdoğan’ı sıkıntılı bir karar alma külfetinden kurtarmış, hem de Diyanet İşleri Başkanı’nın Atatürk’e lanet okuması için fırsat yaratmıştır.

MURAT BARDAKÇI AÇIKLIYOR

İlahiyat yazarımız Ayşe Sucu, pazartesi günkü köşesinde Murat Bardakçı’nın bir açıklamasına yer vermişti. Osmanlı belgeleri konusunda uzman olan Murat Bardakçı Fatih’in vakfiyesinde Ayasofya ile geçen her şey “Ayasofya’ya harcanacak paralarla ilgilidir” yani “vakfiyede” Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi ile ilgili bir madde yoktur, diyor. Zaten olamazdı. Çünkü Ayasofya’nın sahibi Fatih değil, Osmanlı Devleti idi.

Son söz: Kimse, sahip olmadığı bir şeyi vakfedemez.