Sevgili okurlarım, bu
ülkede yargı kararlarına güvenmezsek kime ve nereye güveneceğiz?

Şimdi size somut bir örnek veriyorum.

Kocaeli cezaevinde hükümlü yatmakta olan bir vatandaş, haksızlığa, hak ihlâline uğradığı iddiasıyla, avukatı aracılığı ile Anayasa Mahkemesine başvuruyor ve başvurusu, tamamen farklı, hiç ilgisi olmayan bir gerekçeyle reddediliyor.

Olayı vatandaşın Kocaeli Barosu’na kayıtlı avukatı Cahit Çiftçi’nin bana gönderdiği mektup ve belgelerden okuyunca doğrusu ben de şaşırdım kaldım.

Hemen belirteyim, olay belgeli. Mahkemenin kararları da elimde.

Dün avukat beyi arayıp davanın son durumunu sordum. Ceza, Yargıtay tarafından onanıp kesinleşmiş ve şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gidiyorlarmış.

AİHM’de görevli yabancı yüksek yargıçlar, aşağıdaki dosyayı okuyunca inşallah gülmezler!

★★★

“Merhaba Sayın Emin Bey, müvekkilim Mehmet Seyit YILDIZ Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla FETÖ örgütü üyeliği iddiası ile 7.5 yıl hapis cezası almış ve halen Kocaeli Kandıra T tipi 2 no.lu Cezaevi’nde hükümlüdür.

Mehmet Seyit YILDIZ yargılama süreci boyunca tutuklu olarak kalmıştır.

Tutuklu olduğu süreç içerisinde haksız tutuklamadan dolayı Anayasa Mahkemesi’ne ‘Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği’ talebimizi ileterek dava açtık. Bu durum kararın 1. sayfası 2. paragrafında da görülmektedir. Bu gerekçeyle İhlâl Başvurusu yaptık.”

★★★

Skandal işte bu aşamadan sonra başlıyor.

“Anayasa Mahkemesi 2017/40323 numaralı başvurumuzu 19 Aralık 2019 tarihinde karara bağladı.”

Ret kararı gerek davacıya, gerekse avukatına tebliğ ediliyor ama bambaşka bir gerekçeyle!

“SINIR DIŞI etme kararının durdurulmasına dair tedbir talebi yönünden yapılan incelemede, iddiaların içeriğinden veya başvuru dosyasına sunulan bilgi ve belgelerden, başvurucunun sınır dışı edildiği takdirde yaşamına, ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğu anlaşılmadığından dosyanın bölüme (Mahkemenin ilgili bölümüne) gönderilmesine yer olmadığına karar verilmiştir”

Sözü yine avukat Cahit Çiftçi’ye bırakıyorum:

“Yani Yüksek Mahkeme bu başvuru KABUL EDİLEMEZ kararı vermiştir.

Karar içeriğinden de görüleceği gibi biz Mehmet Seyit YILDIZ için ‘Kişi hürriyeti ve güvenliği’ hakkının ihlâl edilmiş olmasından dolayı başvuru yaptık.

Ancak Anayasa Mahkemesi ‘Sınır Dışı Edilmeme’ yönünden değerlendirme yapıp karar veriyor. Bizim başvurumuzla uzaktan yakından ilgisi yok!”

★★★

“Biz bu karar üzerine belki insanî bir hata yapmışlardır düşüncesiyle talebimizin ve söz konusu kararın yeniden değerlendirmesi yönünde 10 Ocak 2020 tarihinde ikinci bir başvuru daha yapmak zorunda kaldık.

Yapmış olduğumuz bu ikinci başvuruya acele bir şekilde, hiç okunmadan, en azından gerekçe kısmı dahi düzeltilmeden 29 Ocak 2020 tarihinde bir cevap daha geldi:

‘Verilen önceki karar kesin nitelikte olduğundan yapılacak herhangi bir işlem yoktur!”

★★★

Söz yine avukatta:

“Buraya kadar Yüksek Mahkemede gerçekleşen bu skandalın sonuçlarını sizinle paylaşmak isterim.

-İlki, Anayasa Mahkemesi maalesef kendisine gelen dilekçelerin sonuç kısmını dahi okumaya gerek görmemektedir.

-İkincisi, bir an için okuduğunu varsaysak bile, müvekkilim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu için, en basit hukuk mantığı ile, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mahkemelere başvuruda bulunup sınır dışı edilme talebinde bulunamaz.

Bulunsa dahi böyle bir talep asla dikkate alınmaz... Çünkü sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanların şartları oluşmuş ise sınır dışı edilir.

-Üçüncüsü, Mehmet Seyit YILDIZ haksız bir biçimde tutuklanmış ve hükümlü hale getirilmiştir. Bütün Adil Yargılanma hakları elinden alınmıştır.

Mahkemenin bu kararı sonrasında Anayasa Mahkemesi’ne güvenimiz tamamen bitmiştir.

Müvekkilim şu anda cezaevinde yatmaktadır.

Mehmet Seyit YILDIZ daha üç aylık evli iken haksız bir şekilde ve bütün savunma argümanları elinden alınmış bir şekilde mahkûm edilmesi sonrasında, infazını tamamlayıp çıktığında bütün iş kapıları yüzüne kapanmış olacak.

Yani neden sınır dışı edilmesi konusunda mahkemeden karar istesin ki! Bütün iş olanakları yüzüne karşı kapalı iken, en doğal insani gerekçeler ile yurtdışına çıkarak hayatını sürdürmek isteyebilecek psikolojide iken, neden sınır dışı edilmesinin (!) durdurulmasını istesin!

Devlet bugün izin verse belki koşarak ülkeyi terk edecektir.

★★★

Emin Bey, maalesef Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri, Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtay’daki çürümelere avukatlar olarak çok kereler şahit olduk ve oluyoruz.

Ancak ülke içindeki son ve en yüksek yargı mercii olan Anayasa Mahkemesi’nin bile önüne gelen dilekçeyi değerlendirirken, talebimiz konusunda tamamen farklı bir karar vermesi ve bu fahiş hatasının düzeltilmesini bile reddetmesi, akıllara ister istemez bir soru getiriyor:

Yargıdaki çürüme acaba Anayasa Mahkemesi’ni de sarmaya mı başladı!

Çoğu meslektaşım gibi ben de bir avukat olarak çaresizlik içinde olduğumdan, bu sıkıntıyı sizinle paylaşarak başınızı ağrıttığım için özür diliyorum. Saygılarımla.”