Sevgili okurlarım, hepimiz koronadan bunaldık, endişelere gömüldük. Biz aynı konuyu yazmaktan, siz de okumaktan herhalde artık sıkıldınız ama başımıza gelen bu felaket durum önümüzdeki haftalarda da pek değişmeyecek, hazırlıklı olalım.

Bugün konuyu değiştirip karşınıza geçmişte yaşadığım değişik, rahatlatıcı ve belki de biraz güldürücü bir olayla çıkıyorum.

Bana kan kusturan o süreci yaşarken korkular içinde idim! Anamdan emdiğim süt burnumdan geldi, geceleri uykum kaçtı. Çaresizlikten kıvrandım, ne yapacağımı şaşırdım.

Eğer okuduysanız belki hatırlayacaksınız. “Önce İnsanım Sonra Gazeteci” isimli kitabımda bir olay anlatmıştım...

★★★

Sürekli olarak kulağıma haberler geliyordu. Ben İstanbul’da lüks otellerin o yıllarda açık olan kumarhanelerine gidiyorum, oralarda kumar oynuyorum, kadınlara yaklaşıyorum!

Bazen İstanbul’dan tanımadığım kadınlar telefon ediyor, “güzel ilişkimizi” niçin bitirdiğimi soruyor. Onlara saatlerce dil döküyorum, piyasada herhalde sahte bir Emin Çölaşan olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Belki bazıları inanmıyor ama Allah’tan ki, ses tonumuz farklı. Telefon eden kadınların bazıları durumu sesten anlıyor ve inanıyor. Yani sesimden kurtarıyorum!

Ama bazılarını inandırmak mümkün olmuyor...

Benzerim olan kişi, kadınlarla kısa süreli ilişkiler kuruyor, Emin Çölaşan olarak tehdit altında olduğu gerekçesiyle onlara telefon numarasını falan vermiyor, yapacağını yaptıktan sonra ortadan kayboluyor!

★★★

Bir yıl boyunca bu adamın başıma açtığı sıkıntıyı yaşadım. Bu kadar kadının yalan söylemesi, bunun bir işletme olması mümkün değil. Sahte Emin Çölaşan habire iş bitiriyor!

Sadece kadın olayı da değil!.. Adam sürekli olarak beş yıldızlı kumarhanelerde geziyor. Oyun oynuyor, çok içki içiyor, bazen benim adıma bağırıp çağırıyor!..

Ve bütün bunları ben yapıyorum!.. Fatura bana kesiliyor. Beni ismen tanıyan nice insana rezil oluyorum ama derdimi kime, nasıl anlatacağım!

Çaresizim. Elimde hiçbir ipucu yok. Bilinen tek şey, İstanbul’da bana korkunç benzeyen birinin varlığı...

Bunlar olurken Hürriyet’teyim... Sevgili gazeteci arkadaşım Erdal İpekeşen bir gün odama geliyor ve utana sıkıla, İstanbul’da bir otelin kumarhanesinde oyun oynayıp oynamadığımı soruyor. Sonra bana bir olay aktarıyor.

Erdal’ın da olduğu bir toplulukta bir hanım, beni otelin kumarhanesinde gördüğünü, çok para kaybettiğimi, kumarhane müdüründen kredi istediğimi ve alkollü bir biçimde rezil olduğumu anlatıyor.

Kumar oynamadığımı, alkol kullanmadığımı bilen Erdal o ortamda beni savunuyor. Ancak anlatan hanım diyor ki “Gözlerimle gördüm. Her şey benim önümde oldu. Emin Bey kalıbının adamı değilmiş. Yazdıklarıyla davranışları tamamen farklı. Gözümden düştü...”

Ne yapayım, çaresizim. Allah bilir kaç kişi bu gibi olaylara tanık oluyor... Ve pek çoğu bana yansımıyor.

★★★

Yine o sıralarda İstanbul’dan -birbirinden habersiz- iki hanım telefon ediyor. Onlarla da ilişki kurmuşum! Telefonda yine saatlerce dil döküyorum, böyle bir adamın varlığını anlatıyorum. Hanımlar şaşırıyor... “Biz sizi televizyondan, gazetedeki resimlerinizden tanıyoruz. Ama inanın, bu şahıs size ikiz kardeşiniz kadar benziyor” diyorlar. Yine sesimden kurtarıyorum!

Ancak bu kez, bir ipucu yakalıyorum...Tuzağa düşen kadınlardan biri uyanık çıkmış, adamın araç plakasını yazmış...Bu kez plakadan iz sürmeye başlıyorum. İnanın, işi gücü bırakıp günlerce dedektiflik yapıyorum! Anlatsam, kitap olur. Ben Ankara’dayım, adam İstanbul’da...

En sonunda bu adamın kimliğini, adresini ve telefon numarasını bir oto galerisinden buluyorum. Peşine düşüp kanıtlar topluyoruz. Her adımı çok dikkatli atıyoruz ki, arkadaşı uyandırıp elden kaçırmayalım!

Adam Yeşilköy’de emlakçılık yapıyor...

Ancak bununla da yetinmiyorum. Son aşamada, adamın emlakçı bürosuna kiralık ev arama bahanesiyle gazeteden iki arkadaşı gönderiyorum. Acaba bu adam bana gerçekten benziyor mu? Giden arkadaşlar diyor ki: “Abi biz seni bu kadar yakından tanımasak, kendisiyle oturup Emin Çölaşan diye konuşurduk...”

★★★

“İkiz kardeşim” yıllardır Hollyday Inn, Polat Rönesans gibi otellerin kumarhanelerinde kumar oynuyor, üstelik her yerde benim adıma zamparalık yapıyor.

Ben bunların sadece bir bölümünü öğreniyorum. Ya haberim olmayanlar? Ya benim ismimi küçülten ve gizli kalan diğer olaylar?..

Bir kadından annesinden yadigar küpeleri ve kolyeleri almış, geri vermemiş.

Bir başkasının evine gitmiş, orada hem iş bitirmiş, hem de rafta benim kitaplarımı görüp kadına imzalamış!

Acaba birilerine benim adıma şantaj yaptı mı? İş takibine girişti mi? Başka pisliklere bulaştı mı?..

Yarın bir kadın, kucağında çocuğuyla yanıma gelip “İşte yavrumuz” der mi? Hep aklımda bunlar var.

Bir gazetecinin açmazını, endişelerini ve çaresizliğini anlayabiliyor musunuz?

★★★

Genç adamın kimliğini, adresini ve telefonlarını kesin olarak saptadıktan sonra, Hürriyet’in Hukuk Servisi benim adıma Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’na başvuruyor. Şikâyetçi oluyoruz. Sahte Emin Çölaşan yakalanıp karakola götürülüyor.

Yeşilköy karakolunda verdiği yazılı ifadesinde benim ismimi kullanarak bazı kadınlarla ilişki kurduğunu kabul ediyor, benzerliğimizden yararlandığı için benden özür diliyor, böyle bir şeyi bir daha asla yapmayacağını söylüyor.

Kim bu şahıs? Yeşilköy’de emlakçılık yapıyor. İsmi Mehmet. Kendisiyle karakolda olduğu sırada telefonda konuştum. Yalvardı, özür diledi, çocuğu olduğunu, karısını çok sevdiğini söyledi. Bana çektirdiği çileye karşın yine de üzüldüm ve telefonda komisere onu affettiğimi, bırakmalarını söyledim.

Bana aylarca kan kusturan adam, artık karşımda çökmüştü.

★★★

Sonra, Hürriyet’te aynen şöyle yazdım:

“Herkesten, özellikle hanımlardan rica ediyorum. Bugüne kadar ‘Emin Çölaşan’ size asıldıysa, uygunsuz teklifler getirdiyse, mücevherlerinizi alıp götürdüyse, onu kumarhanelerde gördüyseniz, birlikte olduysanız, tatsız şeyler yaşadıysanız, bu durumu bilmenizi istiyorum. Bundan sonra böyle girişimler olursa, lütfen bana haber verin... Çünkü sahte Emin Çölaşan’ı artık tanıyoruz.”

Mehmet’in yaptıkları bana büyük sıkıntı vermiş ve resmen dedektiflik yaptırmıştı! Defteri büyük zorluklarla kapatmayı başarmıştım.

Sonra Mehmet ne yaptı, Yeşilköy’de emlakçılığa devam ediyor mu, şimdi hayatta mıdır değil midir, bilmiyorum. Sadece bir kez aradı, benim adıma yaptığı zamparalıkların defterini artık kapattığını söyledi. Ancak dayısının oğlu olan güvenilir bir emekli astsubay varmış, benim korumam olmayı istiyormuş! Teşekkür ettim!..

Çok şükür ki bir daha da ne bana kan kusturan “ikiz kardeşimden”, ne de ayarladığı kadınlardan ses çıkmadı!