Sevgili okurlarım, yargıdaki bilirkişi kavramı çok önemlidir. Bilirkişinin tarafsız ve işinin ehli olması da bir o kadar önemlidir. Bu göreve başlarken yemin eder.

Herhangi bir dava henüz açılmamışsa, bilirkişiyi savcı seçer.

Eğer dava açılmışsa, bu yetki mahkemeye aittir.

Örnek vereyim, bizim FETÖ’cü terörist dosyasında dava henüz açılmamıştı ve bilirkişiyi savcılık seçti.

Bir örnek daha vereyim, Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde benim aleyhime açılan cumhurbaşkanına hakaret davası vardı. Mahkeme yazımı bilirkişiye gönderdi. Seçilen bilirkişi Ankara Hukuk Fakültesi’nde ceza hukukçusu bir profesör idi. Mahkeme doğru karar vermiş ve dosyayı işin ehline vermişti.

★★★

Bizim FETÖ davasında savcılık Ömer Faruk Gerçek isimli bir şahsı bulmuş ve bilirkişilik görevini ona vermişti.

Ömer Faruk’un ismi adliyenin bilirkişi listesinde yer almıyordu.

Bir gün içerisinde apar topar listeye konuldu ve bu yöntemle bilirkişi olup hakkımızda rapor hazırladı!

Bu işin nasıl olduğu, bu şahsın hangi nedenlerle durup dururken bilirkişi yapıldığı bizim savunmalarımızda gündeme getirildi ama kim takar!

★★★

Kimdir bu Ömer Faruk Gerçek, neyin nesidir?

Hakkımızda bir ceza davası açılacağı artık belli olmuştu da, söz konusu şahsın ceza hukuku ile uzaktan yakından ilgisi var mıydı?

Konunun uzmanı değildi ama belki çok daha da önemlisi, tarafsız mıydı?

Kimdi bu adam?

Savcı ile birlikte imzaladığı görev tutanağından özetliyorum:

“Ben 13 yıldan bu yana gazetecilik yapıyorum. (İstanbul Sultanbeyli’de yerel bir gazetede çalışıyor.) Bana anlatılan konuyu anladım. Adı geçen gazetenin (Sözcü’nün) haber ve yayınlarının kamuoyunu bilgilendirme kapsamında mı, yoksa bunu aşacak nitelikte ve özellikle terör propagandası, örgüt amaçları doğrultusunda olup olmadığını değerlendireceğim. Sonuçta kanaatimi içeren raporu ibraz edeceğim.”

★★★

Şimdi kendisinin sosyal medya hesaplarına yeniden ve kısaca bakalım.

Aynen şöyle diyordu:

“...İyi de kardeşim, mesele Ak Parti meselesi değil. Ben de Ak Partiliyim. Benim meselem FETÖ destekçileriyle. Yıllarca mücadele ettim ilçemde. (Sultanbeyli’de.)

Bir başka örnek;

1909’da Hareket Ordusuyla Anadolu’yu istilaya gelenlerin torunları ve yetiştirmeleri, aynı gerekçelerle yeniden karşımızda.”

Tarih bilgisi ya sıfır, ya da olayı çarpıtıyor.

Mustafa Kemal’in de içinde bulunduğu Hareket Ordusu o yıl çıkan 31 Mart şeriatçı isyanını bastırmak için Selanik ve Edirne’den İstanbul’a geldi ve gerici isyanı güç kullanarak bastırdı.

Bir cümle daha:

“Makedon ve Selanikliler rahatsız.”

Kim onlar!..

Atatürk’ü kastettiği apaçık ortada.

★★★

Kendisini şöyle tanımlıyor:

“50 yaşındayım. Yayıncılık dünyasında 35, gazetecilik alanında 13 yılımı doldurdum. Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi belge ve bilgi yönetimi lisans mezunuyum. İstanbul’da 13 yıldır yayın yapan bir yerel gazetenin sahibiyim. Nevzuhur (piyasaya yeni sürülmüş, yeni yetme) biri olmadığım, herkes tarafından bilinebilecek bir gerçektir.”

Çok önemli biri...

Öylesine önemli ki, bize hapis cezası veren İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararının çeşitli sayfalarında kendisinden “Sayın bilirkişi Ömer Faruk Gerçek” diye söz ediliyor.

Üstelik bir memur sendikasında basın danışmanlığı yapıyor!

★★★

Başka başka!.. Kendisini özetle şöyle tanımlıyor:

“Zaman gazetesinin abonesiyim, Bank Asya müşterisiyim...”

Oğlu, Fetullah’ın şimdi kapatılan Anafen eğitim kurumlarında okumuş.

Ancak bu kurumlarda bazı aksamalar görmüş, düzeltilmesi için Fetullah ekibine yol gösteriyor!

Bu adam bizim hakkımızda “Fetöcülük” suçlaması yapıyor ve yazıyor:

“Esenboğa’ya indim. Trafik kilit. Ankara Başkan’ı karşılıyor.”

Ve bir başka cümlesi:

“Sayın cumhurbaşkanımız ailemi tanır, geçmişimizi de bilir. Allah’a şükür bu davada alnımız aktır.”

★★★

Sevgili okurlarım, hakkımızda açılan davanın içi boş idi. Aleyhimize bir tek delil, bir tek tanık yoktu.

Ama gelin görün ki, gerek savcılık ve gerekse mahkeme, bu gerçekleri görmezden geldi.

Operasyondan üç gün sonra, bilirkişinin 30 Mayıs 2017 günü attığı Tweet:

“Sözcü’nün FETÖ’cü işbirlikçileri...”

★★★

Size bugün özellikle bu ilginç bilirkişi örneğini verdim ki, bizim davada işin başlangıcını biraz daha net görmeniz mümkün olsun.

Ama her nedense tarafsız, bağımsız ve işinin uzmanı (!) “Sayın bilirkişimiz”, yukarıda değindiğim sözlerini sosyal medya hesaplarından şimdi çıkarmış durumda.

“Sayın” bilirkişi görevi aldı, işi bitirdi!..

Bizi mahkûm ettiren “Kafa yapısı” işte budur.