Sevgili okurlarım, İzmir depremini 100’den fazla can kaybıyla atlattık. Bu deprem İstanbul gibi geniş bir alanda olsaydı her şey mahvolacak, binlerce bina yıkılacak, on binlerce kişi enkaz altında ölecekti.

Bilim insanlarına göre bu korkunç felaket kapımızda ve her an bekleniyor.

İzmir’i yine de ucuz atlatmış olduk.

Felaket ya bütün İzmir ve Ege bölgesinde gerçekleşse idi ne olurdu...

Hiç kimse düşünmek bile istemesin. O takdirde kendimizi yine enkaz altında gerçekleşen mucize kurtarışlarla avutmak zorunda kalırdık.

★★★

Şimdi karşımızda çok güncel bir konu var...

Türk Lirası’nın değeri, ya da değersizliği!..

Bu açıdan bakıldığında korkunç bir durumdayız.

Bütün dövizler, Bulgar para birimi Leva dahil aldı başını gidiyor.

Bizim gariban lira derseniz dünyada tek başına ve öksüz kaldı!

Bundan sonra neler olacağını, işin nereye varacağını hiç kimse bilmiyor.

Ne Recep Bey biliyor, ne de damadı olan Maliye Bakanı Berat Bey biliyor.

★★★

Benim bildiğim Recep Bey bu işlerden zaten fazla anlamaz... Kendisine iletilen bilgilere dayanarak konuşur.

Çeşitli kalabalık toplantılardan sonra bazen gazetecilerin sorularına yanıt verme büyüklüğünü gösterir!

Ama bugüne kadar bir tek gazetecinin bile kendisine şöyle bir soru sorduğu görülmedi, duyulmadı:

“Paramızın değeri her geçen gün biraz daha düşüyor. Bu konuda söyleyeceğiniz bir şey acaba var mı?”

Doğrudur, bu ve benzer konular sorulamıyor...

Ama gazeteciler de haklı.

Sordukları takdirde, önce amirlerinden fırça yerler... “Sana ne kardeşim, sen hiç girme boyunu aşan bu tehlikeli işlere...”

Sonrası işten kovulmaya kadar gider.

Çok açık söyleyeyim, büyüklerimizin hoşuna gitmeyen sorular sorduğu için çalıştığı kurum yetkililerinden fena halde azar işiten, uyarılan ve kulağı çekilen nice gazeteciler biliyorum.

Yani böyle bir ürkeklikte gazeteciler de haklı.

Bugünkü baskı ortamında kaç gazeteci, soracağı bir soru nedeniyle işsiz kalmayı göze alabilir?

★★★

Sevgili okurlarım bu yazıyı yazdığım dün akşam saatlerinde döviz fiyatları şöyle idi:

Dolar 8.50.

Euro 9.94.

Bu, Türkiye açısından korkunç bir durum.

Üstelik burada sadece iki örnek veriyorum ama lira bütün dünya paraları karşısında değer yitiriyor.

Yılbaşından bu yana dolar karşısındaki hezimetimiz yüzde 32.

Şimdi birkaç gün daha bekleyelim... Dolar, eğer hiç umulmayan olumlu sürprizler olmazsa 9 liraya, Euro 10 liraya doğru hızla koşuyor.

Parası dünyada en çok değer yitiren ülke Türkiye!

Rekor ne yazık ki bizde!

★★★

Alışveriş piyasasını soracak olursanız, döviz zıpladıkça ekmek dahil, doğalgaz ve akaryakıt dahil akla gelen her mal ve hizmete sürekli zamlar geliyor.

Milyonlarca insanımız bu zamlar altında silindir gibi eziliyor.

Kış geldi, doğalgaz el yakıyor.

Sebze meyve dahil her şeyin fiyatı uçuyor.

★★★

Peki ama bunlar olurken başta Recep Bey olmak üzere iktidar yetkililerinden herhangi bir açıklama geliyor mu?

Hayır, gelmiyor!

Her konuda bol kepçe konuşanlar, iş döviz kurlarına ve hayat pahalılığına geldiğinde tamamen suskun!

Eğer sırada olumlu bir haber varsa hep birlikte o habere sarıldıklarını görüyoruz.

★★★

Peki bizim anlı şanlı yandaş medya ne yapıyor?

Onlar da ağzını açamıyor!

Gazetelerine, televizyonlarına, internet sitelerine bakıyoruz, tık yok!

Bütün dünyanın bildiği rakamlar, işlerine gelmediği için Türk Milleti’nden gizlenmek isteniyor.

★★★

Paramız çöktü...

Şimdi bütün umutları ve duaları ABD Başkanlık seçimini Trump kazansın diye! O kazanırsa Türkiye’ye dostluk elini uzatıp liramıza değer kazandıracakmış!

Biden kazanırsa tersi olacak, ayvayı yiyen biz olacakmışız!

Paramız Brezilya’dan, iflas halindeki Arjantin’in para biriminden bile daha çok değer yitirdi ama biz “Bugün düşer yarın çıkar” masalıyla uyutulmak isteniyoruz!

Vatandaşa saygısız iktidar insanımızı enflasyonun altında ezdiriyor, gerçek hayat pahalılığı rakamlarıyla birlikte döviz kurlarındaki çöküşü bile gizliyor.

Bunlar olurken içinden şöyle geçiriyor:

“Boş verin, bu toplum konuşur ama tepki vermez. Üzerine ölü toprağı serpilmiş. Hem de biraz Müslümanlık edebiyatı ile ilk seçimde oyunu yine bize verir! Rahat olalım arkadaşlar!”