Sevgili okurlarım Suriye yetmedi, Libya bataklığına da durup dururken balıklama daldığımızı biliyorsunuz.

Suriye bu dalışlar açısından bakıldığında bizim için çok daha kolay bir yer.

911 kilometre ortak sınırımız var.

Harekât alanları yakın. Ordumuzu ve askeri konvoylarımızı sınırdan istediğimiz gibi geçirme olanağına sahibiz.

Ama Libya öyle değil...

Hem uzak, hem de aramızda koskoca bir Akdeniz var.

Üstelik Libya’da bol miktarda petrol var. Emperyalist büyük ülkeler o petrolü başkalarına yedirmez.

Anladığımız kadarıyla bizimkiler Libya’ya da fena halde daldılar. Orada askerimiz ve başka güçlerimiz olduğunu söylemekle yetiniyorlar ama ayrıntılar Türk Milleti’nden gizleniyor.

★★★

Recep Bey birkaç gün önce otoyol açılışı yaparken bu konuyu gündeme getirdi ve akıl almaz bir şey söyledi:

“Libya’da da birkaç şehidimiz var!”

Birkaç şehit!..

Üç mü, beş mi, on mu?

★★★

Dün en sonunda açıkladı:

“Libya’da bize ait iki şehit var!”

Kimdir o şehitler?

Bir albayımızın şehit olduğu söyleniyor, bu doğru mu?

Naaşları Türkiye’ye getirildi mi? Herhangi bir cenaze töreni yapıldı mı?

Getirildi ise nerede ve ne zaman gömüldüler?..

Bunlar niçin gizleniyor?

Ve yeniden en önemli soru:

Ne demek “Birkaç şehit?”

Böyle bir ifadeyi partisinin aynı zamanda genel başkanı olan cumhurbaşkanından duymak çok üzücü oldu.

★★★

Şimdi düşündükçe akla şu soru geliyor:

Yoksa o ‘Birkaç şehit’ bizim askerimiz değil mi?

Değilse kimler olabilir...

Akla en yakın gelen yanıt şu:

Acaba Recep Bey’in sözünü ettiği ‘şehitler’ ÖSO (Şimdi adı bizimkiler tarafından Suriye Milli Ordusu (SMO) olarak değiştirilen güruhun) mensupları mıdır?

★★★

Dikkat ediniz, konuya biraz daha girdiğimizde sorular birbirini izlemeye başlıyor.

Eğer öyleyse, ÖSO mensuplarının Libya’da ne işi var?

Bildiğimiz kadarıyla bu profesyonel çapulcu güruhu, Suriye’de Esad’a karşı bizim yanımızda savaşıyor.

Fotoğraflarını ve ekran görüntülerini izlemişsinizdir.

Bazılarının sakalı göbeklerine, saçları sırtlarına kadar uzun, üniformalı, bazen de sivil giysili bir başıbozuklar topluluğu...

Bazıları Suriye’deki çatışmalarda öldü.

Bizimkiler bir süre önce resmi açıklamalar yapıp “Bu çatışmalarda şu kadar SMO mensubu da şehit düşmüştür” ifadesini kullanabildi.

Demek ki biz onları bile şehit kabul ediyor, onlara Mehmetçiğimizle aynı payeyi veriyormuşuz!

Yoksa biz o güruhu da çaktırmadan, Hafter güçlerine karşı savaşsınlar diye Libya’ya mı gönderdik?

O halde yeniden sorayım:

Libya’daki “Birkaç şehit” kimdir?

★★★

Sevgili okurlarım, bunları yazdıkça aklıma yeni sorular geliyor.

Belki biliyorsunuz, Suriye’de Fırat Nehri üzerinde uluslararası anlaşmalar gereğince Türkiye Cumhuriyeti toprağı olan küçük bir ada vardı.

Yurt dışındaki tek resmi toprağımız olan bu adada Türk Bayrağı dalgalanırdı.

Adanın üzerinde Osmanlı’nın atası olan Süleyman Şah’ın türbesi vardı. Fırat’ı atla geçerken boğulmuş ve o küçük adacığa gömülmüştü.

Askerimiz orada 365 gün nöbet tutardı.

★★★

Ne zaman ki Şam’da cuma namazı kılma hevesiyle Suriye bataklığına daldık, o adaya da IŞİD saldırıları başladı...

Ve bizim Mehmetçikler gelen emir üzerine Süleyman Şah türbesini bırakıp adadan ayrılmak zorunda kaldılar.

Naaşı ve sandukası şimdi acaba nerede?

Bilen yok!

En azından biz bilmiyoruz.

Bunu acep kimlere sormalı...

Recep Bey bilir mi, Suriye bataklığına dalışımızın baş sorumlularından biri olan Ahmet Davutoğlu bilir mi, kim bilir kim?

Hay Allah konuyu yine dağıttık.

Libya’daki “Birkaç şehitten” yola çıkıp şimdi buharlaşan Süleyman Şah türbesine vardık.

Çok özür dilerim!