Sevgili okurlarım, araştırma gemilerimiz denizlerde petrol ve doğalgaz arıyor.

İyi de bu işin perde arkasında acaba neler oluyor!

Bizim gibilerin pek bilmediği ve anlamadığı teknik bir konu...

Birkaç gün önce bu işin tam da göbeğinde yer alan yetkili bir kişiyle konuşuyorduk. Bana anlattıklarını yazmasını istedim...

Ve yazdı.

İşte (biraz teknik bile olsa) o mektup:

★★★

“Emin Bey merhaba... Önce şunu belirteyim, denizlerde gaz ve petrol sondajları bizim için çok değerlidir.

Bu iktidar projesine hepimiz destek vermeliyiz.

Size bu sondajlarda kullandığımız gemilerle ilgili biraz bilgi vereyim. Sahada gaz ve petrol aramak için önce o bölgede sismik araştırma yapmanız gerekir. Bizde bu işi yapan Oruç Reis ve Barbaros Hayrettin Paşa isimli iki gemimizdir.

Gemiler deniz dibine kablo ve ölçüm cihazlarını geminin arkasından uzatılan kablolar yardımıyla yollar. Bu ölçüm cihazları deniz yüzeyinde şamandıralara bağlıdır.

Gemi seyir halinde iken bu ölçüm cihazlarıyla hareket edilir. Suyun dibine atılan ufak patlayıcılarla yaratılan ses dalgaları ile suyun dibi üç boyutlu olarak fotoğraflanır. Daha sonra bu harita ve ölçümler işlenmek üzere ABD’deki laboratuvarlara gönderilir ve suyun dibindeki yoğunluk haritası çıkmış olur.

Şimdi tahmin ettiğiniz gibi, ABD bu çok önemli verilere bizden daha önce sahip olur!

Gelen verilerdeki su altı yoğunluğuna göre, mühendisler sondaj yapılacak yerleri belirler ve bölgeye giden sondaj gemileri denizin dibini delmeye başlar.

★★★

Bizim sondaj gemilerimiz Fatih, Yavuz ve Kanuni’dir.

Sondajda, daha önce yapılan sismik araştırma haritalarında görülen yoğunluğun ne olduğu, yani petrol mü, gaz mı olduğu, ya da boş mu olduğu anlaşılır. Bunu anlamak sadece sondajla mümkündür.

Sondaj gemileri boyut olarak çok büyük olduğundan malzeme, destek, ekipman gibi ihtiyaçlarını sahil istasyonundan destek gemileriyle karşılar.

★★★

Sondaj gemilerinde çalışacak kaptanların özel eğitim almış olması gerekir. Sadece bu uzun eğitim ve staj süreçleri sonrasında operatör kaptan (DPO kaptan) olunabilir.

Türkiye’de bu tarz gemiler çok olmadığından DPO kaptanların sayısı da çok azdır.

Şimdi işin çok önemli bir başka boyutuna somut örnekle bakalım.

Ötekilerde olduğu gibi Fatih sondaj gemimizde de ne yazık ki yabancıların egemenliği sürüp gidiyor.

Türk karasularında bizim bayrağımızı taşıyan ve bizim vergilerimizle satın alınan bir geminin yabancı egemenliğinde olması akla ziyan bir durumdur.

Bu gemilerde Türk denizcileri ve mühendisleri ne yazık ki söz sahibi değildir.

Gemide sabah ve akşam günde iki kez yapılan toplantılarda bölüm başı olarak bir tane bile yetkili Türk gemi adamı yoktur.

Acil durum yetkilileri açısından da durum aynen böyledir.

Geminin sahibi biz olduğumuz halde işi kendi başımıza yapmak yerine yabancıları kullanıyoruz.

Onları masa başında öğretici ve yol gösterici olarak kullanmak yerine “Müşteri ve yönetici” olarak kullanmayı seçiyoruz.

Yoksa aradan üç yıl geçmiş olmasına rağmen, bizim gemilerimizi niçin daha önce hiç gemi tecrübesi olmayan yabancı firmalar işletiyor olsun!

★★★

Bu durumu kanıtlamak ve Türk personelin sayılarına bakmak gerekirse:

Güverte bölümünde açık deniz ünitesi müdürü- Kaptan sıfır.

Sondaj süperintendenti sıfır.

Kıdemli pozisyon operatörü sıfır.

Güverte formeni sıfır.

Ustabaşı sıfır.

Sondör sıfır.

Sualtı süpervizörü sıfır.

Sualtı mühendisi sıfır.

Başmühendis sıfır.

İkinci mühendis sıfır.

Mekanik süpervizörü sıfır.

Elektrik süpervizörü, elektrikçi, mekanik süpervizörü, hepsi yine sıfır.

★★★

Yukarıdaki tabloda açıkça görüldüğü gibi Türk personel birçok departmanda görev yapmamakta ve çalıştığı bölümlerde söz sahibi olamamaktadır.

Millileştirme adı altında ancak alt personel (Gemici, temizlik ve yeme içme hizmetleri gibi hizmetlere) doldurulmaktadır.

Oysa bizim kaptanlarımız ve mühendislerimiz gerçekten yetişmiş ve son derece başarılıdır.

Ama onlara şans verilmeden Brezilya, Amerika, Hırvatistan ve hatta Avusturalya’dan personel getirilmekte ve her birine ayda binlerce dolar maaş ödenmektedir.

Hatta Fatih gemisini işleten firmanın yetkilileri Türk vatandaşlığına geçirilmektedir.

★★★

Karadeniz’de bulunan gazın tam olarak ne kadarının yararlı olacağı hâlâ bilinmemektedir.

Çıkarılacak gazın 2028’den önce mümkün olması maalesef hayalden öteye geçemez.

TPAO’nun gelecek yıllarda daha çok kaptan ve mühendise ihtiyacı olacağından bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir.

Kendi gemilerimizin işletmesini kendimiz yapmamız gerekir.”

★★★

Sevgili okurlarım, işte size bir Türkiye gerçeği daha!

Bizim gemilerimiz yabancı teknik adamlarla doldurulmuş, deneyimli Türk personel işten çıkarılıyor, her kararı bol maaşlı yabancılar veriyor.

Bu mektubu sizlere iletiyorum ki biraz teknik bile olsa, olup biteni ve işin perde arkasını herkes bilsin!