Sevgili okurlarım, ortada acı da olsa bir gerçek var...

Bu salgın geçmedi...

Yeniden hortlama olasılığı çok yüksek.

Bunu ben değil Türkiye’deki bütün tıp otoriteleri söylüyor. Hatta Sağlık Bakanı bile aynı doğrultuda uyarılar yapmayı sürdürüyor ama kim takar...

Önlemler biraz gevşetilince Türk Milleti kendini sokağa, çok dikkatle girilmesi gereken AVM’ler, restoranlar, kafeler gibi kapalı mekânlara attı.

Maske en az yarımızda yok, sosyal mesafe gibi kurallar hemen hiçbir yerde uygulanmıyor.

★★★

Şimdi adliye binaları da açıldı. Adliyelere her gün binlerce kişi girip çıkacak.

Hakimler, savcılar, görevliler, avukatlar, davacılar ve davalılar...

Adliyelerin asansörlerini iyi bilirim.

Bunlar mezar gibi küçücüktür.

İçine girdiğiniz anda zaten sıkıntı yaşarsınız.

Tıkış tepiş yukarıya doğru yol alırken içinizden, “İnşallah arıza yapmaz da burada havasızlıktan ölmeyiz” demeye başlarsınız ama asansör kullanmaktan başka çareniz yoktur...

Sekiz katı, on katı merdivenlerden tırmanmak öyle her babayiğidin harcı değildir.

★★★

Şimdi medyada çıkan haberleri hep birlikte izliyoruz.

Sağlık Bakanı dahil “Biz bu salgını yendik” diyebilen bir tek tıp otoritesi bile olmadığını görüyoruz.

Tam tersine, hepsi “Aman dikkat, iş kötüye gidiyor” demekte.

Hatta o kadar ki, Sağlık Bakanı “Daha fazla yoğun bakım odalarına ve solunum cihazlarına acil olarak ihtiyaç duyuyoruz” demek zorunda kaldı.

Daha ne desin!

★★★

Alınan ve alınması gereken önlemlerin çoğu göstermelik.

Uzman hekim anlatıyor:

“Pek çok yerde alnımıza bir alet tutup ateşimizi ölçüyorlar. Bunu yapanların çoğu güvenlikçi veya polis. Geçen gün bir AVM’nin kapısında yine ölçtüler, benimki 35 çıktı!

Alet güvenlik görevlisinin elinde. ‘Çocuğum yanlış ölçüyorsun, bunu sana öğretmediler mi’ dedim.

Aleti her içeri girenin alnının tam ortasına değdiriyor, sonra bakmıyor bile!.. ’Geçin’ diyor.

Oysa doğrusu, alnın yan tarafına, şakaklardan geçen damarlara doğru tutması gerekir. Bu çocuklar bunları elbette ki bilemez ama öğreten yok.”

★★★

Evet, alınan ve alındığı iddia edilen önlemlerin çoğu göstermelik.

Aslında çoğumuz henüz farkında değiliz ama bizi bekleyen en büyük tehlike turizm sektöründe olacak...

Eğer her şey normal giderse önümüzdeki yaz aylarında yüz binlerce, belki milyonlarca turist Türkiye’ye akın edecek.

Hepsi olmasa bile önemli bir bölümü ellerindeki, ağızlarındaki bulaşıcı virüsle birlikte gelmiş olacak.

Siz istediğiniz kadar önlem alın, sonuç değişmeyecek.

★★★

Bu söylediklerim sadece turizm değil, her kalabalık ortam için geçerli.

Bu işin uzmanı olan kuruluşlar, hekimler ve özellikle de Sağlık Bakanı hepimizi “Aman dikkatli olalım, yeni bir salgın kapımızda” diye boşuna uyarmıyor.

Tamam, binlerce işletme kapatıldı, büyük zararlar ortaya çıktı.

Milyonlarca insanımız işsizler ordusuna yeniden katılmak zorunda kaldı.

Bunlara bir çare bulunmalı idi...

Ama ne?

★★★

Hiç kuşkum yok, bu konuda en zor durumda olan kişi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca...

Çünkü aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.

Böyle olduğunu görüyorum ve onun çaresizliğini izlemeye çalışıyorum.

Bir yanda işin iyiye gitmediğini görüyor, öbür yanda ise fazla bir şey söylemesi mümkün olmuyor.

Elinden sadece uyarmak geliyor.

Yeni bazı yasaklar getirmek istese bile, o konuda yetkili olan kendisi, ya da Bilim Kurulu değil.

Ya kim?

Saray! 

Oysa saray değiniz yerin en büyük görevi, her alanda olduğu gibi bu konuda da propaganda mekanizmasını devrede tutup topluma “Aman maşallah, baksanıza bunlar salgını bile yendi” dedirtebilmek!

★★★

İşin daha da Türkçesini yazayım...

Bilim Kurulu zaten değil de, Sağlık Bakanlığı da bu gibi konularda kendi başına karar alma gücüne ve yetkisine sahip değil.

Bilimin gereğini yapmaları söz konusu olmuyor.

Doğrusunu isterseniz böyle bir ortamda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yerinde olmayı hiç arzu etmezdim...

Çünkü onun görevi her gün bazı istatistikleri ve doğruluğu zaten kuşkulu olan bazı rakamları açıklamaya indirgendi.

İyi niyetiyle çabalıyor ama ona yazık oldu.