Sevgili okurlarım, adına korona denilen salgın bizim de başımıza acayip bir bela olmayı sürdürüyor.

Bütün dünyada milyonlarca insan bu hastalığa yakalandı, yüz binlercesi öldü.

Bu hastalık zengin fakir, iyi kötü ayırımı yapmıyor.

Elle tutulmayan, gözle görülmeyen bir virüs vücudumuza herhangi bir yerden, herhangi bir biçimde girip herkesi ve ülkelerin toplumsal yaşamını vuruyor.

Öyle bir tablo ki, dünyanın her açıdan en gelişmiş ülkelerini bile çaresiz bırakıyor.

★★★

Türkiye olarak biz de aynı çaresizliği fazlasıyla yaşıyoruz...

Bugüne kadar altı bin’e yakın insanımızı yitirdik.

Üstelik bizim rakamlar gizleniyor.

Felaketin boyutu çok daha yüksek düzeylerde.

★★★

Şimdi Rusya’dan uçak seferleri önümüzdeki günlerde başlayacak. Uçaklar bol kepçe turist getirecek.

Özellikle Rus ve Ukraynalı turistlerin, başka bir deyişle Rus ve Ukraynalı silahsız kuvvetlerin istilasına uğramak üzereyiz.

Bunlar plajları tıklım tıklım dolduracak, virüs Türkiye’ye yoğun bir biçimde taşınmış olacak.

Hem biz onlardan kapacağız, hem de onlar bizden kapıp dönüşte ülkelerine götürecek.

Amaç bizim batışta olan turizm sektörünü kurtarabilmek!..

Çünkü bizi yönetenler için her şey para, her şey paraya endeksli.

İnsan sağlığının falan fazla bir önemi yok!

★★★

Hepimiz sokakta ve kalabalık ortamlarda sözüm ona maske takıyoruz!

Her gün hepimize nasihatler veriliyor:

Maske takmayı unutmayın, maskesiz gezmeyin!

İyi de, satın aldığımız bu maskelerin kalitesi nedir?

Eczanelerden aldığımız maskelerin bu açıdan bakıldığında işe yararlık, yani virüsü engelleme açısından yararları ne kadardır?

Çoğu sıradan bez kumaşlardan merdiven altlarında üretilmiş...

Bunları denetleyen yok...

★★★

Sağlık Bakanlığı ise her gün rakamlar açıklıyor...

Sağlık Bakanı yine her gün “Sosyal mesafeye dikkat edelim, maskesiz gezmeyelim” diye uyarıyor.

Kim takar!

Plajlar, restoranlar, kafeler, otobüsler, minibüsler, marketler, pazar yerleri ağzına kadar dolu.

Yakında okullar da açılacak.

★★★

Gerekeni yapanlar beni bağışlasın ama çoğumuz sorumsuzuz...

Buna ben kendimi de katıyorum.

Maskeyi çoğu zaman ya cebimde taşıyorum, ya da göstermelik, sadece ağzımı kapayacak biçimde takıyorum.

★★★

Salgın sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada ciddi bir artış gösteriyor.

Sağlık Bakanı ve bizim şu meşhur Bilim Kurulu üyeleri de aynı şeyi sürekli olarak söylüyor...

Salgın şu anda deniz kıyılarına, plajlara inmiş durumda.

Birkaç hafta sonra dalga dalga bütün memleketi bir kez daha vuracak.

Doğu ve Güneydoğu illerimizi soracak olursanız, oralardan kötü haber pek gelmiyor!

Sanırım bu salgın oralara kadar uzanmadı!

★★★

Adına Bilim Kurulu denilen ve Sağlık Bakanı başkanlığında kurulan bilimsel kurulun aslında hiçbir fonksiyonu yok!

Hocalarımızın bir bölümü bu görevi kendileri açısından bireysel şov malzemesi olarak kullanıyor.

O işi pek sevdiler!

Medyada her gün boy gösterip kendi doğrularını vurguluyorlar.

Eyvallah, saygı duyuyoruz ama bu bireysel demeçlerle, bireysel şovlarla geçiştirilecek bir iş değildir. Olmaması gerekir.

Örneğin 65 yaş üzerinde olan yaşlılara, bir sürü yasaklar ve kısıtlamalarla azap çektiriliyor.

Hastanelerde yoğun bakım yatakları tümüyle dolu.

Doktorlar başta olmak üzere bütün personel yorgun, bitkin...

Hiçbirine somut çözüm yok.

★★★

Bütün bu olanlar sonrasında Bilim Kurulu üyesi değerli hocalarımız acep nerede?

Lütfen, kendilerinden istirham ediyorum...

Bireysel demeçleri, bireysel şovları hiç değilse bir süre için bıraksınlar da, topluca harekete geçip başımızdakileri ciddi bir biçimde ve topluca uyarmaya başlasınlar.

Gerekli önlemler ne ise (sert bile olsa) bir an önce alınmasını sağlasınlar.

★★★

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca derseniz, iyi niyetli ve düzgün bir adama benziyor. Hiç kimseyle lâf yarışına, lâf dalaşına girmiyor.

Hiç kimseyi suçlamıyor, yumuşak gidiyor.

Bize bazı doğruları anlatmaya çalışıyor ama bazı önemli gerçeklerle birlikte rakamları da gizlemek zorunda kalıyor.

Bu da onun ayıbı.