Sevgili okurlarım, herhangi bir ülke bir süre birileri tarafından yönetilir. Ancak bazen yalan dolanla, bazen de acı bile olsa gerçekleri toplumla paylaşarak...

İlk örneğin en somut göstergelerinden biri olarak Hitler’in Nazi İmparatorluğu macerası karşımızda duruyor.

Hitler 1930’lu yıllarda Alman milletinin başına bela oldu, uzun yıllar boyunca kendi halkına adeta işkence etti ve yarattığı İkinci Dünya Savaşı sonunda mahvolup gitti.

O süreçte halka hep yalan söyledi, hep kandırdı.

★★★

Türkiye’yi yönetenlerin de ahaliye çok yalanlar söylediğini biliyoruz.

Bunların çoğu gözümüzün önünde gerçekleşiyor...

Ve bu yalanlarla örtbas edilmek istenen gerçekleri hep birlikte görüyoruz.

Bu süreç korona salgınında doruk noktasına ulaştı.

Bir sürü yalan yanlış açıklamalar yapıldı ve gerçekler ahaliden gizlenmek istendi.

Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan hasta sayıları ve özellikle de ölüm rakamları hep yalandı.

Devreye ne zaman ki Türk Tabipleri Birliği girdi, hastanelerde görevli bazı doktorlar konuşmaya başladı, işte o zaman gerçeklerle yüz yüze geldik.

★★★

Normal bir ülke yönetimi olsaydı, böylesine yalan yanlış bilgilerle toplumu uyutmaya kalkışan bir Sağlık Bakanı, durum ortaya çıktığı anda istifasını verir, çekip giderdi.

Bu ülkede AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olarak görev yapmakta olan Recep Bey’in bilgisi olmadan kuş bile uçamaz.

O halde soralım:

Açıklanan ve gerçek olmayan o rakamların neyin nesi olduğunu Recep Bey acaba bilmiyor muydu?

Hiç kuşkunuz olmasın, biliyordu.

Böylece kandırılmış olduk.

★★★

“Şahlanıyoruz!..”

“Muhteşem büyüyoruz!..”

“Milletimiz bize güvensin zira her şey çok iyi gidiyor! Bundan sonrası daha da iyi olacak..”

“Korona konusunda bütün önlemler alınmıştır, alınacaktır!..”

Bizi, bu edebiyatın (!) koruması altına sığınıp kandırmaya kalkıştılar.

Oysa toplumun çok önemli bir bölümü açıklanan  düzmece  rakamlara kesinlikle inanmıyordu.

İnsanlarımız her gün can verirken en basit şeyleri yapmayı, en kolay önlemleri almayı bile akıl edemediler.

Örneğin grip aşısı olayını bile yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.

Salgındaki günlük ölüm rakamlarını ısrarla gizlediler. Üstelik şimdi açıkladıkları rakamların gerçek olup olmadığını da bilemiyoruz.  

★★★

Gerçekleri kendi siyaset oyunlarına alet etmeye kalkıştılar. Gerekli önlemleri zamanında alamadılar çünkü oy yitirmekten korktular.

Kendi hayal dünyalarında yaratılmış pembe tablolar kurmaktan bir gün olsun vazgeçemediler.

Neredeyse “Bu salgın iyi ki olmuş!.. Ekonomi büyüdü, varlığımız ve refahımız artış gösterdi” diye zil takıp oynayacaklardı!

Dünkü BirGün gazetesinin manşeti her şeyi gösteriyordu:

“Salgın değil algı yönetildi. Virüsle değil sayılarla mücadele edildi. Her adım fiyasko.”

★★★

Burada bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum...

Yılbaşı geceleri de yasaklandı!

Önümüzde daha bir ay varken bu karar Recep Bey tarafından açıklandı.

Herhalde şöyle düşündüler...

“Bunlar o gece yine içer, sapıtır. Eğlence yerleri ve restoranlar zaten kapalı olacak. Evlerde yasak kararını da şimdiden alıp duyuralım ki, aile ve arkadaş toplantılarını bile düşünmekten vazgeçsinler!”



Sevgili okurlarım, gazeteci kitapları gerçekten çok güzel oluyor, rahat okunuyor. Özellikle genç gazeteci arkadaşlarımız arşivlere giriyor, belgeleri toparlıyor ve okunmaya  değer kitaplar yazıyor.

Kendi adıma bu kitapları soluk soluğa okuyorum, çok şey öğreniyorum.

Gazeteci arkadaşımız Timur Soykan’ın yeni çıkan kitabını mutlaka okumalısınız:

“Baronlar Savaşı. Zindaşti Olayının Perde Arkası.” (Kırmızıkedi Yayınevi.)

★★★

Adına Zindaşti denilen İran uyruklu şahıs dünyanın en önde gelen uyuşturucu-eroin kaçakçılarından biri.

Türkiye’de bürokrasi ve bir sürü önemli siyasetçi ile yakın bağları var.

Bir süre yakalanıp içeri atılıyor, sonra etkili ve yetkili şahıslar devreye girince bırakılıyor...Ve pırrr!

★★★

Timur Soykan olayları araştırırken arşivlere girmiş, yeraltı dünyasıyla ilgili olarak ortaya inanılmaz bilgiler ve resmi belgeler çıkarmış.

Milyarlarca dolarlık zehir piyasası, eroin dolu gemiler, profesyonel tetikçiler, birbiri ardına işlenen cinayetler, kirli polisler, büyük rüşvetler, kanlı savaşlar ve devlet içindeki derin bataklık, ülkemizin yönetiminde söz sahibi olan kirli siyasetçiler...

Anlatılan olayların hemen hepsi Türkiye’de geçiyor.

Timur’u içtenlikle kutluyorum, ellerine sağlık diyorum.