Sevgili okurlarım, iki hafta önce idi...

Eşimle birlikte bir pastanenin bahçesinde oturmuş çay içiyoruz...

Çapraz karşımızdaki masaya müşteriler geldi...

Ve gözümüz onlara takılınca acı bir tablo gördük.

Genç, babayiğit, uzun boylu bir adam...

Tek bacağı kasığına kadar kesilmiş, protez bacak ve ayak takılmış.

Protezin üzerindeki ay yıldız dikkatimizi çekti.

Eşim Tansel Çölaşan yavaşça “Subay olabilir” dedi.

Bir süre öyle selamlaşmadan falan oturduk. Sonra onlar kalkarken yanımıza geldiler.

★★★

“Emin Bey ellerinizden öpüyorum, size çok teşekkürler ediyorum. Bizim yıllarımız sizin yazılarınızı ve kitaplarınızı okumakla geçti. Çok şey öğrendik sizden...”

Kendisine geçmiş olsun dileklerimizi ilettik ve protezi göstererek sordum:

“Nedir sizin bu olay, kaza falan mı geçirdiniz?”

Yanıt verdi:

“Hayır kaza geçirmedim. Ben Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda bölük komutanı yüzbaşı idim. 2018’de Suriye’de PKK ile çatışmaya girdik, bacağımı orada yitirdim.”

Olay ortaya çıkmıştı.

“Peki şimdi ne yapıyorsunuz, emekli mi oldunuz?”

“Emekli olmadım. Özel Kuvvetler Karargâhı’nda görevimi masa başında sürdürüyorum.”

Demek ki Türk Ordusu, bir kahramana kucak açmış ve ona masa başı bile olsa görev vermişti. Sevindirici bir şeydi.

“Helal olsun” dedik...

★★★

Böyle durumlarda insanın aklına çok sorular geliyor ama hiçbirini soramadım.

Yüzbaşı olayın daha fazla deşilmesini istemeyebilirdi.

Ayrılırken eşime döndü:

“Hepimiz Atatürk Cumhuriyeti’nin yılmaz bekçileriyiz. Emin Bey’e lütfen iyi bakın, o hepimize ve bu vatana lâzım...”

Vedalaştılar ve gittiler.

Arkalarından bakarken gözlerim dolmuştu.

★★★

Dün bizim gazetenin birinci sayfasında yer alan fotoğraflı haberi mutlaka görmüşsünüzdür. Başlığı:

“Afganistan’daki dinci terör örgütünün propagandasını yaptılar. Ayasofya’da tarihi yapının hem içinde hem dışında ‘Afganistan İslam Emirliği’ tevhid bayrağını açıp slogan attılar.”

Fotoğraflara baktım, sarıklı ve takkeli birtakım tipler...

Ellerinde Arapça harflerle önceden hazırlanmış pankartlar...

Adamlar Ayasofya’nın içinde bile pankart açıp slogan atıyor...

Topluca tekbirler getiriliyor...

Ortalıkta polis yok, bunlara müdahale edecek, Ayasofya’nın içinde slogan atmayı önleyecek bir devlet gücü yok.

Ve işin en ilginç tarafını söyleyeyim!

Afganistan bu olaylara göz yuman Türk hükümetini suçladı. Afgan Dışişleri Bakanlığı bile Taliban destekçilerinin Türkiye’deki eylemlerine son verilmesini istemek zorunda kaldı. Bakanlık bu eylemlere izin verilmesinin Afganistan’ın iç işlerine müdahale olduğunu açıkladı.

★★★

Ayasofya...

Dün bir bugün iki! Açılalı birkaç hafta bile olmadı ama bazı gerçekler ortaya çıkmaya başladı.

Ayasofya AKP’nin harekât üssü olmaya doğru hızla ilerliyor.

Dinci siyaset gösterisi alanına dönüşüyor.

Dinden ve din sömürüsünden başka hemen hiçbir dayanağı kalmayan AKP iktidarı, işte bu yüzden bu eylemlere yol veriyor.

O kadar ki, Afganistan hükümeti bile Türkiye’yi uyarıyor ve ülkesinin başına bela olan İslamcı terör örgütü Taliban konusunda dikkatli olmasını istemek zorunda kalıyor.

★★★

Ayasofya’yı cami yapıp açtılar...

Minbere elinde kılıçla Diyanet’in başkanını çıkardılar.

Adam resmen, eski Osmanlı’da padişahların yaptığı gibi kılıç kuşanmıştı...

Hutbeler okudu falan filan!

Milli Savunma Bakanı ile üniformalı Kuvvet Komutanları da namaza durdular!

★★★

Şu olanları yüzlerimiz kızararak izlerken aklıma hep pastanede karşılaştığımız o babayiğit yüzbaşı geliyor ve kendi kendime soruyorum...

“2018 yılında Suriye’de PKK ile vuruşurken bir bacağını kasığına kadar yitiren ve şimdi protez ayak-bacakla yürüyebilen özel harekât bölüğü komutanı kahraman yüzbaşım, bu olanlar konusunda acaba ne düşünüyor, ne diyor?

Sadece o da değil...

Kurşun yiyen, sakat kalan öteki gazilerimiz ve binlerce şehit ailesi acaba ne diyorlar?

“Birilerine” haklarını acaba helâl ediyorlar mı?