Sevgili okurlarım, adı Hilmi Özkök olan Genelkurmay eski Başkanı herhalde düşündü taşındı ve yine gündem yaratmaya ve kendini gündem maddesi yapmaya karar verdi.

Bu şahıs ilginçtir.

Geçmiş yıllarda kendisine bu köşede çeşitli zamanlarda açık mektuplar yazmış ve “Konuş beyefendi konuş, bildiklerini anlat” diye çağrılarda bulunmuştum.

Onun zamanında yüzlerce silah arkadaşı suçsuz yere tutuklanırken ağzını açamıyor, korkusundan dolayı bir tek lâf bile edemiyordu.

İşin insanlık açısından daha da acı bir yanı vardı.

Tutuklanan silah arkadaşlarından birine bile “Geçmiş olsun” diyemedi.

Dışarıdaki aile bireylerinden birine bile teselli edecek bir tek söz söyleyemedi.

★★★

Dilediği zaman konuşur, saçma sapan vecizeler yumurtlamayı kendince görev bilirdi.

Acaba tutuklanan yüzlerce komutanın suçu neydi?

Bu soru kendisine sorulduğu zaman verdiği yanıt Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak geçmişti:

“Kasaptaki ete soğan doğramam!”

Peki o subaylar “Darbeci” miydi, gerçekten darbe yapmaya mı soyunmuşlardı, darbe planları var mıydı?

Yanıtı yine muhteşemdi:

“Var da diyemem, yok da diyemem!”

Bu sözlerini duyunca dayanamayıp gazetecilere “Onun kabahati yok. Hilmi döneminde TSK’yı ben yönetiyordum. O anlamaz bu işin altında neler olduğunu, siz bana sorun” demiştim!

★★★

Sevgili okurlarım, şimdi Urla’da emeklilik hayatını sürdürmekte olan bu şahsa, kasaptaki ete soğan doğramayan bu komutan beye hitaben bendeniz bu köşede çeşitli zamanlarda açık mektuplar yazıp sorular sormuştum.

Birine bile yanıt veremedi ama askerlik ve komutanlık onurunu çiğnetmeyi başardı!.

O dönemde Genelkurmay Başkanı idi ama, anlaşıldığı kadarıyla yedek kulübesinde oturuyordu.

Vay anasını sayın seyirciler, bu ne biçim komutanmış yaa!

★★★

İşte o mektuplardan sadece biri...

Bundan tam 10 yıl önce yazdığım, 24 şubat 2010 tarihli “Hilmi Bey’e açık mektup” başlıklı yazım:

“Bay Hilmi Özkök, nasılsın, iyi misin? Senin Genelkurmay Başkanı olduğun dönemde Kuvvet Komutanı, Ordu Komutanı olarak ve daha alt düzeyde görev yapmış silah arkadaşların gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.

Vicdanın rahat mı?

Olanlardan haberin var mı? Ne bileyim, belki de yoktur!

Birkaç hafta önce demiştin ki ‘Ben bu işlerle ilgilenmiyorum, bahçede torunlarımla oynuyorum...’

Oyna da, memlekette neredeyse ‘Darbe olacakmış’ Hilmi Bey! Bir sürü masal ortalıkta dolanıyor ve senden tık yok! Bu nasıl iş yaa?

Allah rızası için söyle, senin bütün bu olanlarla ilgili olarak diyeceğin hiçbir şey mi yok? Sütre gerisine çekildin, hadiseleri sıradan bir vatandaş gibi izliyorsun.

Aslında sıradan vatandaşlar bile senden daha çok izliyor... Ve tepki veriyor.

Senin askerlik ve komutanlık anlayışında, gerektiğinde ortalıktan kaybolmak mı vardı?

Çık ortaya mertçe ve durumu açıkla.

Ya da de ki ‘Evet, bunlar darbe planlıyordu, ben önledim. Ergenekon, Balyoz, ne ararsanız bunlarda vardı.’

Ya da de ki ‘Benim silah arkadaşlarıma haksızlık yapılıyor ve sonuna kadar onlara destek vermeye hazırım!’

Hangisi Hilmi Bey, hangisi?

Bak, çok sayıda silah arkadaşın şimdi ya gözaltında, ya tutuklu, ya da tutuksuz yargılanıyor.

Şener Eruygur, Hurşit Tolon, İbrahim Fırtına, Özden Örnek, Çetin Doğan, Ergin Saygun, Engin Alan... Atatürkçü, yurtsever, saygın komutanlar...

Önceki gün muvazzaf amiraller dahil 49 silah arkadaşın daha gözaltına alındı. Hangi birini sayayım.

Sen onların çoğunun komutanı idin. Niçin bir şey söylemiyorsun?

Tamam, Tayyip sana ‘Hocam’ derdi ve pek sevişirdiniz.

Onu anladık da, bu suskunluğunu anlamak mümkün değil. Ne silah arkadaşların anlıyor, ne de biz sıradan vatandaşlar.

Konuş Hilmi Bey yaa, Allah rızası için o mübarek ağzını bir aç da, bu konularda ne diyeceğini bir duyalım.

Bizim bildiğimiz asker mert adamdır, yürekli adamdır. Silah arkadaşlarına saygı duyar. Ya sen?!

Neyse, ortalık birbirine girerken sen bahçede torunlarınla oynamaya devam et! Hayırlı eğlenceler olsun...

Daha da önemlisi, inşallah vicdanın rahat olsun!

Seni bu mektubumla bir kez daha uyardığım ve rahatsız ettiğim için özür dilerim Bay Hilmi Özkök!”