Sevgili okuyucularım, Suriye olaylarından sonra başımıza yeni bir iş daha açtılar...

Yunanistan’a postalanmak istenen göçmenler!

İçişleri Bakanı dün sabah geçenlerin sayısını 130 bin olarak açıkladı. Başka bir deyişle, birkaç günden bu yana Yunanistan’a kara ve deniz yoluyla geçenlerin sayısı bu rakama ulaşmış!

Bunlar ceplerinde pasaportları ve vizeleri olduğu halde resmi  geçiş yapanlar değil.

Ya ne?..

Rakam hayali olmakla birlikte kaçak, yasa dışı yollardan geçenler ve geçirilenler.

O halde akla şu soru geliyor:

İçişleri Bakanı bu sayıyı acaba nereden biliyor, kim nasıl saymış?

Hemen söyleyeyim, ortada bilinen veya bilinmeyen böyle bir rakam yok. Yani hayali olduğu kesin.

O nedenle de, hiç kimse kusura bakmasın ama açıklanan rakam sadece günü kurtarmaya yönelik.

★★★

Bu durumlara düşmek Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devlete yakışmıyor, yapılan hiç yakışık almıyor.

Bunu Ortadoğu’nun sahtekârlık, hırsızlık ve hokkabazlıkla yönetilen devletleri yapabilir.

Az gelişmiş Afrika ülkeleri yapabilir ama biz yapamayız.

Böyle insancıl bir konu hükümetlerin siyasi çıkarlarına alet edilemez...

Çünkü işin ucunda on binlerce kişinin can ve mal güvenliği var.

★★★

Hazır bu konuya girmişken aklıma bazı sorular takılmıyor değil...

Yıllardan beri Türkiye’de yaşayan bu göçmenler, sığınmacılar vesaireler acaba Avrupa’ya adım atabilmek için niye hep birlikte Yunanistan girişini zorluyor?

Yunanistan’ın hemen yanı başında Bulgaristan var.

Her ikisi de AB üyesi.

Yani her açıdan bakıldığında Yunanistan ne ise Bulgaristan da o.

Tek fark, Bulgaristan’ın adaları yok ve aramızda (Bulgar donanması  tarafından sıkı korunan  hırçın Karadeniz dışında) deniz yok!

Bulgaristan ayrıca Rusya’dan torpilli. Bizimkiler o yüzden korktu ve Bulgar sınırına kimseyi yönlendirmedi.

★★★

Evet!.. Her nedense, bugüne kadar Bulgar sınırına dayanan, geçmek için çaba harcayan, Bulgar askeri tarafından püskürtülen veya içeriye kabul edilen bir tek göçmen bile olmadı!

O halde bu nasıl iştir!

Yanıtı belli...

Bizimkiler aramızda sorunlar olan Yunanistan’ı hedef seçip göçmen kalabalığını sadece Yunan sınırına ve adalara yönlendirdi:

“Haydi aslanlar yolunuz açık olsun. Tarlaları ezin, Meriç’i geçin, ya da botlarınıza binip Yunan adalarına çıkarma yapın, onları mahvedin. İstikbal sizindir. Yeter ki Avrupa’ya adımınızı atın... Sonrasını biraz da Yunanistan düşünsün bakalım!”

Nedir o Yunanistan ile sorunlar derseniz Kıbrıs var, Akdeniz’de yapılan petrol sondajları var, yani var oğlu var.

★★★

Sevgili okurlarım, ben bu olayın siyasi değil insancıl yönünün arkasındayım.

Binlerce, on binlerce sığınmacı göçmenin sınır kapısı yolculuğu İstanbul’dan taksilerle, otobüslerle başlatıldı.

Bir sürü kazık yediler. Birileri onları aldattı, dolandırdı.

Çeşme, Ayvalık, Dikili gibi ilçelerimizde ise adalara geçiş ticareti yeniden hortladı...

Hem de bu kez devlet güvencesi altında!

Çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı, her biri Türk hükümetinin teşvikleri ile..

★★★

Yunanistan nereden gelirse gelsin onları kabul etmiyor.

Çıkan olaylarda ölümler olduğu haberleri var.

Bu süreç böyle devam ettiği sürece çok daha acı olaylara tanık olacağımız kesin.

O kitleleri sınırlara sürüklemek Türkiye’ye hiç yakışmadı.

Tamam, Suriye ve öteki ülkelerden kaçıp Türkiye’ye gelen milyonlarca kişi başımıza bela olmuştu, onlar için çok büyük paralar harcamıştık. Buna itiraz eden yok...

Ancak unutmayalım, her olanın sorumlusu bu iktidardır.

Ama görüyoruz, aynı iktidar şimdi bu belayı başımızdan uzaklaştırmak için çok yanlış yollara saptı.

“Ben salıvereyim onları Yunanistan’a, iki taraf da ne halleri varsa görsün, dünya kaç bucakmış anlasın!”

Böyle insanlık dışı bir anlayış olabilir mi...

★★★

Hayır, böylesine bir sorumsuzluk dünyanın hiçbir ülkesinde olamaz...

Binlerce, belki on binlerce sığınmacıyı başka bir ülkenin askeri ve polisi ile karşı karşıya getirip ölüm macerasına sürüklemek, ‘Şimdi ne haliniz varsa görün’ demek...

Nitekim değişmez son karşımıza yeniden çıktı.

O insanların sınır ve sahil yolculukları ister istemez tavsadı ve geri çekiliş başladı. Onlar da işin ciddi olduğunu anladı, can pazarına atılmaktan vazgeçmek zorunda kaldı.