Sevgili okurlarım, Ortadoğu’da paraya para demeyen bir takım Arap ülkeleri var.

Bunların temel geliri petrol...

Bu ülkeler İslam kurallarına göre ama hırsızlar, vurguncular tarafından yönetiliyor.

Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, hepsi aynı şeyin soyu!..

Eğer bu ülkelerle herhangi bir alım satım işi yapacaksanız gerekli rüşveti vermeye önceden hazır olacaksınız.

Rüşvetsiz ve avantasız iş yok!

Bu ülkeleri yöneten belli aileler, sülaleler, şeyhler var.

Bu ilkel heriflerin her biri hırsızın, namussuzun dik âlâsı.

“Herifler” diyorum çünkü oralarda kadının adı yok. Kadınlar eve kapanmaya mahkûm edilmiş, siyah peçelere büründürülmüş zavallı yaratıklar!

★★★

Bizimkiler son yıllarda Suudi Arabistan ve BAE ile papaz oldular. Oralardan gelen mamalar kesildi.

Şimdi o bölgede dostumuz kalan petrol zengini tek ülke Katar...

Katar bizim canımız, feda olsun kanımız!

Adamlarda maşallah öyle bir para var ki, neredeyse Türkiye’yi parsel parsel satın almaya başladılar.

Aklınıza neresi gelirse...

Bankalar, limanlar, Kanal İstanbul çevresindeki araziler, Boğaz’daki görkemli yalılar, İstanbul’un adına İstinye Park denilen en değerli AVM’si falan bir gece bakıyorsunuz ki Katar’a gidivermiş!

Digitürk zaten gitti.

★★★

Evet, bu hırsızlar ülkesi öyle bir yer ki...

Sakarya’daki tank palet fabrikasını da bir gecede almayı başardılar.

Bu kuruluş Türkiye’de tek... Ulusal savunmamız için son derece gerekli...

Ve biz bu görkemli fabrikanın kaça satıldığını Türk Milleti olarak bilmiyoruz.

★★★

Katar’la bizim AKP iktidarı arasındaki ilişkiler inanılır gibi değil!

Katar Emiri olan şahıs neredeyse iki haftada bir Türkiye’de. Bizim Recep Bey derseniz, o da yine neredeyse iki haftada bir Katar’da!

Aralarında nasıl bir ilişki olduğunu bilen yok!

Bu gidiş gelişler başka bir ülkede olsa aklımıza bazı sorular gelirdi:

-Acaba Katar üzerinden birileri kara para mı aklıyor?

-Birileri, yapılan çok büyük satışlar nedeniyle acaba Katar şeyhinden avanta ve komisyon mu alıyor?

Neyse ki burası Türkiye abicim!..Bizim memlekette böyle dümenler dönmeyeceğini biliriz ve içimiz o yüzden rahat.

★★★

Bundan bir süre önce idi... Adına Katar Şeyhi denilen adam yine Türkiye’ye gelmişti. Bir süre sonra piyasada bomba gibi bir haber patladı.

Şeyh, bizim biricik dünya liderimiz Recep Bey’e son model, piyasa değeri 600 milyon doları aşan süper lüks bir ‘Başkanlık uçağı’ hediye etmişti.

İçinde yemek salonları, yatak odaları bile olan muhteşem bir uçan saray... Uçak halen sarayın hizmetinde.

Türkiye’nin saray filosunda, yani sarayın emrinde şu anda 13 uçak ve 3 helikopter olduğu söyleniyor.

Ama gelin görün ki bu rakamlar da gizli...

Belki bu satırları okuyunca açıklama zahmetine katlanır da gerçek rakamları verirler.

Bu ne lükstür, bu ne şatafattır Ya Rabbim...

★★★

Sevgili okurlarım, adına Katar Şeyhi denilen şahıs iki gün önce yine Türkiye’ye geldi...

Ve bu kez Borsa İstanbul’un yüzde 10 hissesini alıp ülkesine döndü.

Kaça aldı, ödeme koşulları nasıldır, bilen yok.

Her şey yine gizli!

Aynen korona salgınındaki hastaların ve ölüm sayılarının gizli tutulduğu gibi...

★★★

CHP milletvekilleri uçak ve helikopter sayılarını birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sordular. Yanıt ilginçti:

“Ben bilmiyorum, Ulaştırma Bakanına sorun!”

Ulaştırma Bakanına sordular, gelen yanıt yine ilginçti:

“Bizim bu konuda bilgimiz yok!”

Vay anasını sayın seyirciler, keşke bana sorsalardı!..

★★★

Memleket Katar’a peşkeş çekiliyor, arazilerimiz, fabrikalarımız, iş yerlerimiz, limanlarımız, bankalarımız, İstanbul kanalı, borsa ve pek çok yer Şeyh efendiye teslim ediliyor ve karşılığında uçaklar gibi çok değerli hediyeler alınıyor.

Türkiye’deki gizlilikten yararlanan Katar Şeyhi bunları elbette ki babasının hayrına yapmıyor.

Bu nasıl bir ülke yönetimidir, bunların hesabı bir gün yargı önünde acaba sorulmaz mı?

Sorulsa “Harç bitti yapı paydos olmuştu. Deniz bitti kaptan karaya vurmuştu” diyecekleri kesin!

★★★

Günlerden 7 Şubat 1923...Cumhuriyet henüz ilan edilmemiş. Atatürk Balıkesir Zağnos Paşa Camisi’nde minbere çıkmış, hutbe okuyor. İslam dininin yüceliğinden söz ettikten sonra gizlilik konusunda şöyle diyor:

“Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millete ait işleri milletten gizlediler. Milli emeller ve milli irade yalnız bir tek şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının ve emellerinin birleşmesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.”

Aradan çok uzun yıllar geçti ama Atatürk’ten alınacak derslerin bitmemiş olduğu bir kez daha anlaşılıyor.