Sevgili okurlarım, Kızılay deyince sakın ola ki gerçekleri görmezden gelmeyin. Yakın tarihimizin en önemli, en yurtsever ve örnek alınacak kuruluşlarından biridir.

Bütün savaşlarda ve özellikle Milli Mücadele döneminde çok büyük işler başarmıştır.

O yıllarda Kızılay siyasete alet edilmemişti.

Hırsızlık, yolsuzluk, savurganlık, israf, siyaset gibi kavramlar kapısından içeriye girmemişti.

Kızılay’ın başına gerek Atatürk ve gerekse İnönü dönemlerinde hep Milli Mücadele döneminde ismi ön plana çıkan başkanlar seçilirdi.

★★★

Sonraki yıllarda iktidarlar yavaş yavaş sapıtmaya başladı.

Kızılay’ın elindeki büyük paralara göz dikmişlerdi. O paraları ve kaynakları çaktırmadan ele geçirmeleri gerekiyordu!

1960’lı yıllardan sonra süreç hep bu doğrultuda işletildi...

Ve bu hayır kurumunun başına iktidar yandaşları getirildi.

Yolsuzluk, israf, savurganlık başladı.

Yapılanlar ortaya çıksa bile kimsenin umursadığı yoktu zira Kızılay’ın devlet kurumları tarafından denetlenmesi söz konusu değildi.

Kızılay’ın gerçek bir arpalık olduğu işte böyle keşfedilmişti!

★★★

Bu süreç günümüzde zirve yapmış durumda...

Kızılay tümüyle iktidarın emrinde ve hizmetinde...

Bol maaşlı yönetim kadrolarının tamamı, şirketler sahibi olan Başkan dahil böyle.

Keyifleri gıcır.

Altlarında makam araçları, maaşlar yüksek, ama denetim yok...

Efendim Kızılay’ın kendi denetleme kurulu varmış, denetlemeyi onlar yapıyormuş!

Bu koşullarda kim kimi denetleyecek, nasıl denetleyecek?

★★★

Dünyanın dört bir yanındaki Hıristiyan ülkelerde Kızılhaç teşkilatları var.

Bizim Kızılay’ın durumunu, siyasete nasıl alet edildiğini onlara anlatmaya çalışsanız inanmazlar... Haklıdırlar zira onlar sadece yardım amaçlı kuruluşlardır.

Siyaset oralara el uzatamaz.

Uzatmaya kalkışanı tasfiye ederler, rezil ederler.

Bir de bizim Kızılay’ın içler acısı haline bakın.

Aile boyu siyasetin, particiliğin göbeğinde...

Ve Elazığ’da olduğu gibi bir deprem olayında bile, elinde sonsuz para olduğu halde, ilk iş olarak halktan para yardımı istiyor.

Ne gelirse kârdır, Allah bin bereket versin!

İnsaf baba, insaf!..

★★★

Bu deprem sayesinde bunların bir marifeti daha ortaya çıktı...

Ensar isimli bir İslamcı-şeriatçı vakfa Kızılay üzerinden bağışlanan 8 milyon dolar...

İşin içinde Ankara’da doğalgaz tüketen yüz binlerce aboneyi yaptığı zamlarla soyup soğana çeviren Başkentgaz isimli yandaş şirket de var.

Kızılay Başkanı olan Kerem Kınık isimli şahıs bu konuda konuştu ve siyaset literatürüne giren şu sözü söyledi:

“Bunun adı vergi kaçırmak değil, vergiden kaçınmak.”

Gaz şirketi Kızılay’a şikeli bağış yapıp vergiden düşüyor. Bağışı doğrudan şeriatçı vakfa yapsa vergiden düşemeyecek. Kızılay ise bu parayı şeriatçı vakfa (öğrenci yurdu yaptırsın diye) transfer ediyor.

Kızılay’da bile vergi oyunları oynanıyor, devlet zarara sokuluyor.

★★★

Burada bir parantez açayım...

ABD’de 1930’lu yıllardaki büyük ekonomik buhran döneminde Al Capone isimli İtalyan asıllı bir gangster vardı.

Çetesiyle birlikte devleti ve halkı soyardı. O yıllarda ABD’de içki yasağı vardı. Al Capone bu işe el atmış ve büyük bir çete kurmuştu.

Bunları yaparken devletin çoğu üst düzey yetkilisinin desteğini de rüşvetle, tehdit ve şantajla arkasına almayı başarmıştı.

Sokaklar artık Al Capone çetelerinin elindeydi. Her gün çıkan çatışmalarda bir sürü insan ölürken, bu adamın suçlanması mümkün olmuyordu zira delil bulunamıyordu.

En sonunda ne yaptılar biliyor musunuz!..

Gangsterin üzerine vergicileri saldılar. Adamın açıklarını, parasal açıklarını vergi memurları ortaya çıkardı. Vergi kaçırmaktan yargılanan Al Capone ağır hapis cezası aldı.

Yaşamının büyük bir bölümünü hapiste geçirdi.

Çıktığı zaman yaşlanmış, çaptan düşmüştü. Üstelik frengi hastası idi.

1947 yılında 48 yaşında iken kendi köşesinde öldü.

Uzun yılların vurucu gücü, nice insanların katili olan azılı gangsteri, vergi kaçakçılığı ele vermişti.

★★★

Sevgili okurlarım, dün de yazmıştım...

Benim bu Kızılay’a en ufak bir saygım yok.

Siyasetin elindedir.

İktidarın emrinde ve hizmetindedir.

Particilik yapmaktadır.

Kazandığı paraların nasıl harcandığı, bağışların ne yapıldığı denetime açık değildir. Hesaplar gizlidir.

Ben özellikle Milli Mücadele yıllarının Kızılay’ını özlemle anıyorum.

Şimdikiler hiç değilse Kızılhaç teşkilatlarını örnek alsınlar, acaba onlarda da aynı uygulamalar var mı!

Kızılay’ı doğrudan ve dolaylı olarak siyasete sokanlar utansın. Eğer utanma duyguları kaldıysa!