Sevgili okurlarım, karşımızda sadece bizi değil bütün dünyayı esir alan korkunç bir salgın var.

Şimdi herkesin derdi bu süreci kazasız belasız, daha da önemlisi hastanelik olup ölmeden atlatabilmek...

Bizler her gün bu konuya değiniyoruz...

Siz okumaktan nasıl bıktı iseniz biz de yazmaktan bıktık ama ne çare...

Ülkemizin bütün sorunlarını, dünyada olup bitenleri neredeyse unuttuk.

Örneğin Suriye’de neler olup bittiğini bilemiyoruz.

★★★

Salgın bütün dünyayı pençesi altına aldı. Gözle görülmeyen bir virüs insanlık alemini peşinden koşturuyor.

Salgın beş kıtada ve istisnasız bütün ülkelerde geçerli.

Ama gelin görün ki, bu acı tabloyu bile siyasete alet etmeye ve bizde olduğu gibi iktidar propagandasına çerez yapmaya kalkışan ikinci bir ülke dünya üzerinde yok.

Varsa bile biz bilmiyoruz!

★★★

Ülkemizi yönetenlerin demeçlerini, açıklamalarını her gün izliyoruz.

-Pembe tablolar...

-Bu iş bitti bitiyor, gitti gidiyor!..

-Aldığımız sıkı önlemler sayesinde hastalığı büyük ölçüde durdurduk!..

-Bütün dünya bize hayran!..

-Bir ay sonra çifte bayram kutlayacağız. Hem salgının yok edilmiş olmasını, hem de şeker bayramını!..

-Yurt dışına yardım malzemesi ve maske gönderiyoruz!..

★★★

Kendi vatandaşına maske dağıtamayanlar, bu işi bile ellerine yüzlerine bulaştıranlar yurt dışına maske hediye ediyor.

Sağlık Bakanı her gün ekranlara çıkıp elde edilen büyük başarılardan söz ediyor. Bunları burada tekrar etmenin anlamı yok.

Dünya liderimiz yine her gün aynı doğrultuda, başarıların büyüklüğü konusunda açıklamalar yapıyor.

Muhteşem!

★★★

Biz bu işte madem ki böylesine başarı (!) elde ettik, o halde sormak gerekiyor:

-Bu salgın dünyanın dört bir yanını kavururken, en gelişmiş ülkelerde bile büyük sıkıntılar yaşanırken, acaba bu adamlar Türkiye’ye niçin uzman hekimlerini, bilim kurullarını göndermiyor?

-Gelen giden yok! Oysa bizim bu büyük başarılarımız insanlık alemine ders olacak nitelikte. Onlar bunu görmüyor mu, bilmiyor mu?

-Normal koşullarda olsa, Türkiye’nin böylesine muazzam başarıları konusunda şimdiye kadar en azından birkaç bilimsel makale yazılır ve ciddi tıp dergilerinde, hatta medya kuruluşlarında yayınlanırdı. Uzman ekipler Türkiye’ye gelip olayı araştırmaya girişir ve bu başarının sırlarını öğrenmeye çalışırdı.

Böyle bir şey niçin olmadı?

Gelen giden yok. 

★★★

Dünya liderimiz ve Sağlık Bakanı tarafından yapılan açıklamaları biraz da bu gözle irdelemek gerek...

Gazeteci arkadaşlarımız özellikle Sağlık Bakanı tarafından yapılan basın toplantılarında bu soruları sorabilmeli.

Bırakın dünyanın öbür ülkelerini de bir yana, ülkemizde binlerce insanın canı söz konusu...

Ve bizim canlarımız üzerinden bile siyaset yapılıyor, kasıp kavurucu bir hastalık bile propagandaya, siyasi ranta alet edilmeye kalkışılıyor.

Bu ayıptır, Diyanet’in AKP’li başkanı ne der bilemem ama, hem de günahtır.

Gitsinler ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, İran, Kore, Japonya, Senegal, Somali, Güney Afrika, Hindistan, Kazakistan, Rusya, bütün ülkelere baksınlar...

Böyle bir sözüm ona propaganda süreci acaba hangi ülkede var!

Hangi ülkelerde salgın ve ölümcül bir hastalıktan siyasi rant elde edilmek istendiğini (eğer bulabilirlerse) ortaya çıkarmaya çalışsınlar...

Ve bize de göstersinler!

★★★

Şimdi kulaklara yeni bir söylenti fısıldanmaya başlandı...

“Dünya liderimiz bu salgın hastalık başarısı sonrasında erken seçime gidip partisinin yerini sağlamlaştıracak!”

Olur mu olmaz mı bilinmez...

Ancak birilerinin buna açıktan söylemeseler bile inşallah öyle olacak dediğini biliyoruz.

Hastalık, salgın, üç bin’i aşkın ölüm...

Ve siyasi rant...

Yapmayın, etmeyin, siz önce şu maske sorununu çözün de ötesini daha sonra düşünün.



Sevgili okurlarım, yandaş kesime sanırım ‘yüksek tepelerden’ yeni bir talimat geldi:

“Bu herifleri okuyun ve alay eden, küçümser mesajlar gönderin!..”

Aldığım bu tür e-posta mesajlarının sayısı son zamanlarda ciddi bir artış gösteriyor.

İşte onlardan biri, Cemil Nadir Özgün’den dün gelen mesaj aynen şöyle:

“Zaten yazılarınızda meymenet yok. Bugünkü (dünkü) yazınız ise tam bir rezalet. İlkokul son sınıfta bir öğrenci yazmış deseler ona da inanmam. Olsa olsa mantık olarak anaokulu düzeyinde bir yazı.”

(Yazımda Sabah gazetesinde yer alan bir haberi vermiştim. Bütün dünyanın yaşlıları Türkiye’de yaşamak için sıraya girmişti!)

★★★

Okuruma bu haklı eleştirisi için çok teşekkür ediyorum!

Ama ne yapayım abicim, benim çapım bu kadar!

Bundan sonraki yazılarımı bu uyarı doğrultusunda hiç değilse ortaokul düzeyinde yazmaya çalışacağıma söz veriyorum.


Propaganda çarkı iyi dönüyor!


Sevgili okurlarım, propaganda deyince her nedense (!) akla gelen ilk isim Nazi Almanya’sının Propaganda bakanı Joseph Goebbels olur.

Nazi Almanya’sının bu alandaki en büyük ustası ve en önemli adamı idi.

Hitler ülkeyi ele geçirmiş, sadece Almanya’yı değil bütün dünyayı kasıp kavuruyordu.

O günlerde televizyon, internet, sosyal medya falan yoktu.

Elindeki en büyük silah gazeteler, dergiler ve özellikle de radyo idi ve her şey Goebbels’in emrine verilmişti.

Adamın cırtlak bir sesi vardı.

Radyoda bağırıp nutuk atmaya başladığı anda bütün Almanya’da hayat durur, ortalık neredeyse titremeye başlardı!

Propaganda ustası adamın en önemli sözlerinden biri şu idi:

“Küçük yalan atmayın. Söyleyeceğiniz yalan ne kadar büyük olursa halk o kadar çok inanır.”

★★★

Bizim bu iktidarı bir yerde kutlamak (!) gerekir...

Zira propaganda işini gerçekten iyi biliyor.

Çeşitli yolları ve yöntemleri kullanarak her şeyden önce medyayı devşirmeyi başardı.

Şimdi bakınız, gazete, televizyon ve internet haber sitelerinin en az yüzde 90’ı bu AKP iktidarının emrinde ve hizmetinde.

Biz onlara “Yandaş, tetikçi medya” diyoruz.

Emir komuta zinciri altında çalışır, iktidar borazanlığı yaparlar.

★★★

İnanılır gibi değil ama şimdi bu korona salgınını bile kendi propagandalarına alet etmeye kalkışıyorlar.

-Salgını yendik, az kaldı!

-Türkiye virüsü parçaladı!

-Dünyada tek başaran biz oluyoruz!

-Yoğun bakım yataklarının yarısı boş!

-Hastalık 15 gün içerisinde zirve yapacak, sonra inişe geçecek!

-İşi yaz başında bitiriyoruz!

-Bayramda çifte müjde yaşayacağız. Salgının bitmesine çok az kaldı!

Medyalarını bu palavralara alet ederek topluma moral pompalamaya çalıştıkları açık.

★★★

Oysa bu iş öyle kolay değildir.

21. yüzyılda Goebbels yöntemi bu acı gerçekler konusunda pek geçmez!

Karşımızda bütün dünyayı, insanlık aleminin tümünü sarmış olan bir afet var.

Yüz milyonlarca kişiyi ve kutuplar hariç dünya haritasında yer alan bütün ülkeleri etkisi altına aldı, inim inim inletiyor.

★★★

Biz de bu beklenmeyen kargaşada binlerce insanımızı yitirdik.

Şimdi iktidarın ve sarayın bütün amacı topluma moral pompalamak!..

Başardık!

Bitti bitiyor, gitti gidiyor!

Ölümler azalıyor!

Bayramda çifte bayram kutlamaya hazır olun!

★★★

İyi de, karşımızda somut bir olgu var.

Onu nutuk atarak değiştirmek eğer mümkün olsaydı, örneğin Trump gibi bir manyağın ülkesinde bile on binlerce kişinin ölümü gerçekleşmezdi.

Bu iktidar korona konusunda sınıfta kalmıştır.

(Bu cümlem konusunda yanılmayı çok arzu ederim. Keşke yanılsam, mahcup olsam.)

Önce her şeyi gizlediler, bize gelmez gelse de yok ederiz gibi safsatalarla milleti kandırmaya kalkıştılar.

İşte sınır komşumuz İran...

İşte dünyanın her açıdan en gelişmiş Batı ülkeleri...

İşte Çin...

Hiçbirini örnek almadılar.

Hemen alınması gereken bütün önlemler hep son dakikalara bırakıldı.

★★★

Hiç kuşkum yok, biz bu salgını günün birinde, er ya da geç yeneceğiz.

İşte o zaman esas hikaye patlayacak...

Ve bu salgının günün birinde bitmesi, bu iktidarın eline yeni bir propaganda kozu daha sağlayacak:

“Yeniyoruz demiştik, işte başardık!”

Acı bir olaydan bile siyasi rant elde etmeye çalışan bir iktidar...

Böylesi acaba dünyanın hangi ülkesinde var, ya da hangi ülkesinde görüldü?

★★★

Ortada Sağlık Bakanlığı’na bağlı çalışan bir Bilim Kurulu var.

Çok değerli tıp adamlarından, hocalardan oluşan bir kurul.

Ancak benim görebildiğim kadarıyla Kurul üyesi olan ve olmayan hocalarımızın önemli bir bölümü medyatik olmaktan hoşlandılar. Aynen Sağlık Bakanı gibi!

Onları her gün ekranlarda, internet haber sitelerinde ve gazete sayfalarında görüyoruz, okuyoruz...

Bazen birbirleriyle çelişen sözler söylüyorlar.

Gelen duyumlara göre onlar da kendi içlerinde bölünmüş.

Yandaş olanlar ve olmayanlar!

★★★

Sevgili okurlarım, bu salgının şakası yok. Vurdu mu deviriyor.

Başta Sağlık Bakanlığı ve Saray olmak üzere bütün ilgili kurumları biraz daha ciddi olmaya davet ediyorum.

İsveç’ten şov amacıyla ambulans uçakla getirilen AKP’li sözüm ona “Hasta” bunun son örneği.

İnsan hayatları üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışmasınlar.

Eğer başarılı olursak o başarı herkese aittir.

Başarısız olursak sorumluluk şov yapanlara ait olacaktır.

Lütfen işin içine bugün olduğu gibi siyaset sokmayalım, kandırmaca yutturmaca yöntemlerine başvurmayalım.