Sevgili okurlarım, bütün dünyanın başına bela olan bu virüs Türkiye’de hızla yayılıyor.

Bunu en tepedeki yetkililer bile artık itiraf etmek zorunda kalıyor.

Sağlık Bakanı çaresiz, saraydan gelen talimatları uyguluyor...

Olayı yönlendirmek ve denetlemek için oluşturulan Bilim Kurulu derseniz, anlayabildiğim kadarıyla hemen hiçbir fonksiyonu kalmamış durumda.

Salgın yayılırken alınabilen önlemler birkaç konuyu indirgenmiş durumda.

-Maske takın, sosyal mesafeyi koruyun.

-Ellerinizi sık sık yıkayın.

-Herkesten uzak durun. Sarılmayın, el sıkışmayın.

★★★

Ancak bu önlemler yetmiyor...

Görebildiğim kadarıyla Türk Milleti’nin önemli bir bölümü maske takma olayını benimsemedi.

Sık sık el yıkama olayının durumunu bilemiyorum.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da yasakları takan yok.

Bilinen tek şey vakalar artıyor...

Ve bunu ciddi bir biçimde açıklamak iktidarın işine gelmiyor. Pek çok vaka ile birlikte bazı ölümlerin nedeni de halktan gizleniyor.

★★★

Türkiye’deki bütün adliye binaları geçtiğimiz pazartesi günü hizmete yeniden açıldı...

Çoğunun önünde içeri girebilmek için oluşan kuyrukları mutlaka görmüşsünüzdür.

O kuyrukların nedeni ne idi?

Türkiye’de neredeyse herkes birbiriyle şu veya bu nedenle mahkemelik olmuş durumda.

İcra dosyaları tavana vurmuş. Herkes alacaklı-verecekli.

Davalılar, davacılar, hakimler, savcılar, avukatlar, kalem görevlileri hep birlikte adliye kapılarına yığılınca ortaya o korkunç manzaralar çıkmış oldu...

O boyutta olmasa bile aynı manzaraya her gün tanık olmaya devam edeceğiz.

★★★

Sevgili okurlarım, Türkiye’de salgının yayılması açısından pek çok yer var da, en kritik iki bölge adliye binaları ve cezaevleri.

Şimdi bir düşünün ki, Ankara Adliyesi’nde bile virüs çıktı.

Avukatlar birbirlerine “Sakın gitmeyin, mazeret bildirin ve duruşmanızın ertelenmesi isteyin” diye mesaj yağdırıyor.

Size şimdilik yazılı açıklamalardan birkaç kısaltılmış örnek vereyim. (Resmi yazıları yazan hakimlerin ismini vermiyorum.)

Çerkezköy Asliye Hukuk hakimi: “...Hastalığın seyri esnetilen tedbirler sonucunda yeniden yükselişe geçmiştir. Yüksek risk vardır... 17 Haziran tarihli duruşmalarımız tarafımızdan ertelenmiştir...”

★★★

Ankara’da 10. İcra Mahkemesi kararı: “Adliye binaları en çok insanın toplandığı alanlardır. Özellikle duruşma günlerinde insan sayısı normal günlere göre beşe katlanmaktadır. Görev yapmakta olduğumuz Ankara adliyesi icra mahkemeleri

binası fiziki koşulları itibariyle sosyal mesafenin korunmasını imkansız kılmaktadır. 12 metre uzunlukta ve 1.57 santim genişlikte olan koridorda sosyal mesafenin sağlanabileceğini düşünmek gerçeklerden uzaktır... Tehlike çoğu kez güvenlik olurken bu kez karşımızda görmediğimiz ölümcül bir virüs bulunmaktadır...”

★★★

Ankara Adalet Komisyonu Başkanı hakim Yunus Alkaç imzalı 17 Haziran 2020 tarihli yazıda bazı adliye çalışanlarında virüs çıktığı, yine bazı çalışanların karantina altına alındığı (yine isimler verilerek) bildiriliyor.

Bazı adliyelerde durum böyle...

★★★

Peki insanların iç içe, kucak kucağa yaşamakta olduğu cezaevlerinde neler oluyor?

Aslında virüs açısından en tehlikeli yer oraları.

Sekiz kişilik koğuşlarda bazı cezaevlerinde 42, bazılarında 45 tutuklu ve hükümlü yan yana, bir bölümü yerde yatıyor.

Bunu, bana oralardan gönderilen yakınma mektuplarından öğreniyorum.

★★★

Bugüne kadar cezaevlerinde sekiz kişi bu salgın nedeniyle can verdi.

Bazıları halen hastanede yatıyor, durumlarını bilemiyorum.

Mahkûmlar, koğuşlar ve hastaneler...

Beslenmeleri yetersiz.

Hastanelerde onlara verilen odalar en dipte, çoğunlukta bodrum katlarda, güneş ve ışık almayan bölmelerde... Kapılarında jandarma bekliyor.

Ziyaretçi yasak...

Ve genelde karyolaya kelepçelenip yatmak zorundalar.

Bir virüs çıktı ortaya, başımıza öyle bir bela açtı ki!..

★★★

Emin Çölaşan’ın notu: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dün gazetemizde çıkan bir haberi nedeniyle Saygı Öztürk’ü namussuzlukla (!) suçladı. İnanılır gibi değil...

Böylesine, bu kadarına ilk kez tanık oluyoruz.

Bu konuya yarınki yazımda değineceğim.