Sevgili okurlarım, geçtiğimiz nisan ayının ilk günlerine kadar adına maske denilen nesneyi ancak yabancı ülkelerde çekilen haber programlarında görürdük.

Sonra korona salgını Türkiye’de yayılıp binlerce insanımız ölmeye başlayınca biz de kullanmak zorunda kaldık ve maske ile tanışmamız böyle oldu.

Her gün yapılan çağrıları izliyorduk:

“Salgından korunmak için mutlaka maske takın!..”

Ama gelin görün ki piyasada maske yoktu.

Fiyatlar acayip bir biçimde yükselmişti.

Ben şahsen eczaneden, tanesini 50 liradan almıştım...

Birileri bu işten büyük vurgun yaptı, çok büyük paralar kazandı.

Şimdi piyasada bol miktarda maske var.

Pek çoğunun merdiven altı üretim olduğu kesin...

Tanesi bir liraya kadar düştü, artık her çeşidi işportada bile satılıyor.

★★★

Satılmasına satılıyor da, biz bu nesneyi acaba nasıl kullanıyoruz!

Kendimden, biraz da utanarak örnek vereyim...

Cebimde buruşuk bir maske!

Gerekli yerlerde takıyorum, sonra çıkarıp yine cebime koyuyorum.

Sanırım nüfusumuzun benim gibi bilinçsiz olan büyük çoğunluğu da böyle yapıyor!

Bu maskelerin virüsü önlemekte ne ölçüde yararlı olduğu da ayrı bir konu...

Zira önüne gelen herkes artık maske üreticisi oldu.

Bunların kalitesini ve işe yararlığını denetleyen herhangi bir makam ya da kurum var mı, bilemiyorum.



Sevgili okurlarım Türkiye’de çok önemli bir kesim var ki, değil gezip tozmaları, sokağa çıkmaları bile yasak.

65 yaş üzeri olanlar!

Yasağın gerekçesi şöyle:

“Bunlar yaşlı olduğu için virüsü çabuk kaparlar, kaptıktan sonra hastanelik olurlar. Tedavileri hem güçtür, hem de pahalıdır. Dolayısıyla en iyisi bunları evde tutmaktır!”

★★★

Bu yasak artık resmen saygısızlığa, zulme ve işkenceye dönüştü.

Beylerin keyfi yerinde olursa 65 yaş üzerine bazen, yasaklı günlerde birkaç saatliğine çarşı izni veriyorlar!

İyi de kardeşim, bu insanların dışarıda yapması gereken bir sürü iş var.

Bankaya gidip para çekecekler, emekli maaşlarını alacaklar, belki para yatıracaklar.

Noterde işlerini yaptıracaklar.

Vergilerini ödeyecekler.

Böyle bir sürü iş...

★★★

Üstelik çoğu geçmişte devlet terbiyesi almış olan bu insanlar artık sağlığını yitirmiş, psikolojik bunalıma girmiş durumda.

Pek çoğunun evinde iki adım atacak bahçe veya açık bir alan yok.

En basit tanımıyla kasları eridi, kireçlenmeler ve ağrılar başladı.

★★★

Bizi yönetenlerin ise dini imanı para...

Bunu artık hepimiz biliyoruz.

Ama iş yandaşları zengin etmeye gelince devletin ve milletin parasını har vurup harman savurmakta üzerlerine yoktur.

65 yaş üzerini evde tutarken sarıldıkları gerekçe, açıktan söylemeleri mümkün olmasa bile hep aynıdır...

“Yaşlılar virüsü kaparsa hem ölüm riski, hem de tedavi maliyetleri epeyce yüksek oluyor. En iyisi onları evlerinde oturtmak ve böylece tedavi harcamalarında tasarruf sağlamaktır!”

Yüz kızartıcı bir gerekçe.

★★★

Sevgili okurlarım, “Normalleşme zamanı artık geldi” dediler ve maske gibi bazı önlemler almak kaydıyla pek çok şeyi serbest bıraktılar.

Alınan bu gibi kararlarda hiç kuşkunuz olmasın, oy hesapları her zaman gündemde...

Bu yolla bütün dünyaya sesleniş yapıyorlar:

“Biz virüsü yendik, normal seyrine sokmayı başardık!”

Hastalık ve zellikle ölüm sayıları üzerinde oynama yapıldığı bazı uzman hekimler tarafından resmen açıklanıyor.

Yani bu süreçte gerçek durum (bence) tamamen farklı...

Türkiye’de yüz binlerce, belki milyonlarca insan bu virüsü (farkında olmadan) taşıyor.

Taşımakla yetinse yine iyi, şu veya bu biçimde başkalarına bulaştırıyor.

Uzmanlar açıkça uyarıyor:

“İkinci bir dalga gelirse çok daha kötü duruma düşeriz.”

★★★

Uzun lafın kısası, dünyanın başına bela olan bir virüs yüzünden Türkiye’de de öyle durumlar ortaya çıktı ki!..

Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

Biz bu işin neresindeyiz, bilen yok...

Alınan göstermelik kararlarla durumu şimdilik bile olsa idare etmeye çalışıyoruz.

Yanılmayı dilerim.