Sevgili okurlarım, bu dünyada her şey mantıkla, sağduyu ile çözümlenmiyor!..

Türkiye’deki üzücü olayları her gün medyadan izlemeyi sürdürüyoruz.

Kavga dövüş, cinayetler, taciz olayları artık neredeyse kanıksanır oldu zira toplum kendini kaybetti.

Ruhsal bozukluklar yaygınlaştı, herkes kendi hakkını kendisi savunmaya heveslenir oldu. 

★★★

TED Ankara Koleji’nde lise çağlarında çok tatlı, aynı zamanda güçlü kuvvetli ve dövüşmeyi iyi bilen sınıf arkadaşlarımız vardı. Onlar iyi kavgacı idi.

Şef Başak ve kafa Orhan.

Başak Oktar ve rahmetli Orhan Barışta.

Bazen gücü yetmeyen bazı arkadaşlarımızın, birileri ile kavgaya tutuşması gerektiğinde her ikisi de aynı şeyi söylerdi:

“Sen git posta koy, ötesini bana bırak!”

Okul kavgaları...

Mahalle kavgaları...

Kız meselesinden çıkan kavgalar...

Her birinin ilk aşaması karşı tarafa posta koyarak başlardı.

★★★

Arkadaş kavga edilecek, dayak atılacak kişi veya kişilerin yanına gider...

Küfreder, tehdit ederdi!..

Zira arkasının güçlü olduğunu, kavgacı arkadaşlarının kendisini orada yalnız bırakmayacağını bilirdi...

Karşı taraf da aynı şeyleri söyleyince bizim güçlü kavgacılar hemen devreye girerdi!

Kafa Orhan’ın kafaları meşhurdu.

Bir kafa attı mı rakiplerini devirir, ağzını burnunu dağıtırdı.

Şef Başak yumruklarıyla saldırıya geçerdi...

Ve karşı taraf çoğu zaman kaçınca kavga ister istemez biterdi!

Posta koyup hemen ardından oradan uzaklaşan arkadaşımız, karşı taraf dayak yiyince amaca ulaşmış olurdu.

★★★

Sevgili okurlarım, gündeme posta koymak gelince hemen bizi yönetenleri düşünmeye başlıyorum.

Farkındasınız!..

Kim olursa olsun, bütün dünyaya posta koymakla meşguller!

Herkese, bütün ülkelere ve uluslararası kuruluşlara hep sert çıkıyorlar.

Aklınıza kim gelirse...

Belli ki öyle talimat almışlar.

Posta koyma süreci saraydaki en tepe yerden başlıyor ve alt kademelere doğru yaygınlaşıyor.

Hepsi de “Çok sert” adamlar!

Türkiye’nin çıkarlarını korumak için yola çıktıklarını söylüyor ve her gün korkutucu demeçler veriyorlar...

Fakat gelin görün ki, elde ettikleri bir tek somut başarı bile bugüne kadar olmadı.

Örneğin cezaevinde yatmakta olan rahip Brunson’un durup dururken nasıl tahliye edildiğinden asla söz edemiyorlar.

Niçin?..

Çünkü bu kez Trump onlara posta koymuştu.

Dünya liderimize yazdığı inanılmaz sert ve utanç verici bir mektupla onu tehdit etmiş, tahliye kararı çıkmadığı takdirde neler olacağını imzasıyla bildirmişti...

Ve bu mektubun hemen ardından rahibi tahliye etmek zorunda kaldılar. 

★★★

Birleşmiş Milletler, AB, Fransa, Almanya, Yunanistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suriye ve daha nicelerine her gün tehditler savuruyorlar ama ne yazık ki pek işe yaramıyor.

İşte Merkel’in dünkü sözleri:

“Akdeniz olayında Almanya, Yunanistan’ın yanında yer almaktadır.”

Demek ki bu kadar posta koymamız işe yaramamış...

★★★

Peki ama bu tehditlerin ve sert çıkışların bugüne kadar hangi yararını gördük?

Tam tersine, büyük zararını görmüş durumdayız.

Şu koskoca dünyada “Dostumuz” diyebileceğimiz, Türkiye’nin yanında yer alan kaç ülke var?

Hırsızlar ülkesi Katar dışında kim kaldı?

Herkesi, neredeyse bütün dünyayı kendimize düşman ettik!..

“Asarız, keseriz, mahvederiz, sonuçlarına katlanırsınız!..”

Böyle dış politika olur mu?

Olduğu takdirde hangi yararı sağlarız?

★★★

İşte geldiğimiz nokta ortada...

Dünyada adına “Diplomasi” denilen bir kavram ve kurallar dizisi vardır.

Bunun dışına çıkarsanız, “Ben sizi takmam, istediğimi yaparım ve pişman ederim” falan demeye başlarsanız sizi bir süre dinlerler...

Ama sonra gereğini yapıverirler.

İşte sonuç ortada...

Bir tek dostumuz kalmadı. Yapayalnız durumdayız.

Hırsız Katar’ı falan boş versinler.

Eğer adam gibi bir dostumuz kaldıysa onu söylesinler.

Bu “Sert çıkma, posta koyma, kavga etme siyaseti” dış dünyada bir süre yürür ama elin oğlu en sonunda “Buraya kadar beyler, kusura bakmayın” dediği anda iş biter.

★★★

Güçlü kuvvetli arkadaşlarına güvenenler, lise yıllarında kavgayı başlatmak için gidip birilerine posta koyardı. 

Ama o okul yılları çok geride kaldı.

Posta koymak, asarız keseriz nutukları atmak uluslararası ilişkilerde geçmiyor.

Gün gelir yapanı pişman ederler.

Bizimkiler de belki öğrenir ama artık vakit geçmiş olur!